“İnsanoğlunun öyle zayıf yanları vardır ki, ne para, ne güç, ne ilişkiler, hiçbirinin yararı dokunmaz. Bir kadına âşık olursunuz, onun mutlu olması için neyiniz var neyiniz yoksa ayaklarına serersiniz, gerekirse canınızı bile vermeye hazırsınızdır ama o tutar sizi en yakın arkadaşınızla aldatır. Hem de herkesin gözü önünde, sanki size nispet yapar gibi. İki yerden yaralanmışsınızdır; sevdiğiniz kadın ve en yakın arkadaşınız, bıçaklarını çekip hiç düşünmeden yüreğinizin en hassas yerinden vurmuşlardır sizi. Büyük servetinizin, dağları yerinden oynatan gücünüzün artık hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yaralı yüreğiniz, paçavra edilmiş şahsiyetinizle öylece kalakalırsınız. Belki insanlar yüzünüze bir şey söylemez ama siz sırtınızı döner dönmez başlarlar dedikodulara. Artık hayatınızı mahvetmekten başka seçeneğiniz yoktur. Bu adi, bu riyakâr dünyadan kendi başınıza çekip gitmekten başka bir şey gelmez elinizden. Ben de bunu yapıyorum işte. Genç yaşımda bana gülen şansımın feleğin küçük bir çelmesiyle tümüyle değiştiğinin farkındayım. Her şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağını görüyorum. Bu yüzden artık benim için bir cehennem azabına dönen hayatıma son veriyorum. Kimseye kırgın degilim, dünyadan payıma düşen bu kadarmış, aldım gidiyorum.”
Kusursuz cinayet var mıdır?
Ahmet Ümit’in Başkomser Nevzat karakteriyle kaleme aldığı ilk kitap olma özelliğini taşıyor, Agatha’nın Anahtarı.
Kitaba ismini veren hikayeyle başlıyor ve toplamda 15 farklı vaka ile karşılaşıyoruz. Hepsi birbirinden ilginç, bazıları trajikomik olmakla birlikte, içlerinden bazıları epey etkileyici; Sevgilim Tiner, Davulcu Davut’u Kim Öldürdü?… gibi.
En iyi kitabı mı? Diye soracak olursan, daha iyilerini yazdı tabii ki, ancak kesinlikle şans verip okumalısın derim ben
- Sen de tiner kullanıyormuşsun.
- Kullanıyorum. Her sokak çocuğu kullanır. Tiner bizim anamız, babamız, evimiz, her şeyimiz… Tineri dünyada hiçbir şeye değişmem.
- Ama tiner sizi öldürüyor.
- Bizi asıl öldüren sokaklar.