Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilim, İnsani Değerleri Nasıl Belirler?

Ahlakın Coğrafyası

Sam Harris

Ahlakın Coğrafyası Gönderileri

Ahlakın Coğrafyası kitaplarını, Ahlakın Coğrafyası sözleri ve alıntılarını, Ahlakın Coğrafyası yazarlarını, Ahlakın Coğrafyası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan zihninin diğer hayvanların beyinlerine kaçınılmaz benzerliği göz önüne alındığında, ruhsallık doktrini daha da çürütülebilir hale gelir. Zihinsel güçlere sahip insanların bir ruha sahip olmayan primatların devamı olduğuna bakıldığında, ortaya daha da özel sorunlar çıkar. Şempanze ve insanoğlunun ortak atasının ruhu yoktu ise, biz bizimkini ne zaman kazandık? Dünyadaki ana dinlerden çoğu bu garip olguları görmezden gelir ve diğer hayvanların ruhani durumuyla bağlantı kurmadan insanoğlunun özel bir öznelliğe sahip olduğunu savunur. Ruh insana bahşedilmiş en büyük yadigar olarak algılanır, ama insanın benzersizliği iddiası daha da ileri giderek ahlaki algılarımız konusuna kadar uzanır: Hayvanlar böyle bir şeye sahip olamadıklarına göre, ahlaki içgüdülerimiz Tanrı'nın işi olmalıdır. Bu iddianın ne kadar yaygın olduğu göz önüne alındığında, entelektüel olarak dürüst bilim insanlarının ahlakın kökenleri konusunda din ile bir çatışmaya düşmesi kaçınılmazdır.
Sayfa 252Kitabı okudu
Bugünkü bilimsel zihin anlayışımıza göre, ana dinlerin bağlı olduğu doktrinler akla yakınlıklarını gittikçe kaybediyor. Bilinçle madde arasındaki nihai ilişki henüz belirlenememiş olsa da, zihin ile beyin arasındaki açık bağlantı ruh ile ilgili safça kavramsallaştırmaların yükünden kurtulmuş durumda en azından. Sinirsel devrelerin gördüğü hasar sonucu birtakım zihinsel faaliyetlerini kaybetmiş bir insan söz konusu olduğunda, akıl yürütme, sevgiyi hissetme ve yaşanmış olayları hatırlama vb. kapasitesine sahip, metafizik biçimde beyinden bağımsız bir ruh olabileceği fikrini savunmak imkansız.
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Aklı başında olmayı sayısal niceliğe göre ölçecek olsaydık, ABD'deki bütün ateist ve agnostiklerin sanrısal düşünceler içinde olduğu sonucunu çıkarmamız gerekirdi: Bu teşhise göre Ulusal Bilimler Akademisi'nin yüzde 93'ü sanrılar içinde. Aslında ABD'de okuma yazma bilmeyen insanların sayısı Yehova'nın varlığını sorgulayacak insan sayısından çok daha fazla. 21.yüzyıl Amerikası'nda İbrahim'in Tanrısı'na inanmamak sıra dışı bir durum teşkil ediyor. Ancak bilimsel düşünmenin temel ilkelerine bağlı kalma sorumluluğu için de aynı şey geçerli -genetiğin altında yatan ayrıntıların anlaşılması, özel görelilik veya Bayes teoreminden bahsetmeye gerek bile yok.
Sayfa 250Kitabı okudu
İnançlar sonuçlara yol açar. Tanzanya'da albino insanların vücut parçalarının yasadışı ticareti yapılıyor, çünkü albino vücut parçalarının büyülü güçler taşıdığı gibi yaygın bir inanç var. Hatta balıkçılar daha çok balık tutabilmek için ağlarının içine albino saç telleri katıyorlar.
Sayfa 249Kitabı okudu
Bilimsel bakış açısından şaşırtıcı olan, Amerikalıların %42'sinin yaşamın başından biri şu anki haliyle var olduğuna inanırken, %21'inin yaşamın evrilmiş olması gerektiğini, evriminin tanrının eliyle yönlendirilmiş olduğuna inanmasıdır (sadece %26'lık bir kısım doğal seçilim yoluyla evrime inanıyor). Amerikalıların %78'i incil'in tanrının kelamı olduğuna inanıyor (doğrudan yazdırılarak veya vahiy yoluyla) ve Hristiyanların %79'u İsa Mesih'in gelecek bir zamanda yeniden dünyaya geleceğine inanıyor. Milyonlarca insanın bunlara inanması nasıl mümkün olabilir? Açıkçası, dini inançları eleştirmenin tabu olması, bu inançların varlığını sürdürmesine yardım ediyor.
Sayfa 240Kitabı okudu
Her tür toplumsal sağlık ölçeğinde, daha az dindar olan ülkeler daha dindar olan ülkelerden daha iyi durumda. Danimarka, İsveç, Norveç ve Hollanda -en ateist ülkeler- gibi toplumlar, yaşam beklentisi, bebek ölümü, suç, okuryazarlık, gayri safi yurtiçi hasıla, çocuk refahı, ekonomik eşitlik, ekonomik rekabet, cinsiyet eşitliği, sağlık, eğitim yatırımları, üniversite kayıt oranları, internet erişimi, çevrecilik, yolsuzluk, siyasi istikrar ve yoksul ülkelere yardım gibi konularda dindar toplumlara göre çok daha ileri bir düzeydeler.
Sayfa 236Kitabı okudu
Reklam
Amerikalıların %57'si bir insanın iyi değerlere sahip olması ve ahlaklı olabilmesi için tanrıya inanması gerektiğini inanıyor, %69'u da güçlü dini inançları olan bir başkan tarafından yönetilmek istiyor. Seküler bilim insanlarının bile dini anlam ve ahlakın temeli olarak gördüğü düşünülürse, bu tip görüşler şaşırtıcı olmamalı. Çoğu dinin belli ahlaki sorulara verdiği cevaplar reçetesi vardır (örneğin Katolik Kilisesi kürtajı yasaklar). Ancak, insanların yabancısı oldukları ahlaki ikilemler karşısında verdikleri cevaplar üzerine yapılan bir araştırmaya göre, dinin yararları ve zararları tartmayı gerektiren ahlaki muhakemeler üzerinde hiçbir etkisi yoktur (örneğin kimin hayatını kurtarılacağı ya da kurtarılmayacağı).
Sayfa 236Kitabı okudu
ABD gibi zengin bir ülkede, ileri düzeydeki sosyoekonomik adaletsizlik, genellikle az gelişmiş toplumlarla bağdaştırılan yaygın dindarlığı gerektirebilir. Gelişmiş ülkelerin en dindar olmasının yanı sıra, ABD'deki ekonomik eşitsizlik herhangi bir gelişmiş demokrasiden çok daha fazladır. Her düzeyde ülkede, yoksul insanlar dindar olmaya zenginlerden daha meyillidirler.
Sayfa 236Kitabı okudu
19.yüzyıldan itibaren, sanayi toplumunun yaygınlaşmasının dini sonunu getireceği düşünülmüştür. Marx, Freud ve Weber ve kendilerinden etkilenen sayısız antropolog, sosyolog, tarihçi ve psikolog modernliğin ışığında dini inancın sonlanacağına inanmışlardır. Ancak böyle olmamıştır. Din 21.yüzyılda hala insan hayatının en önemli ögelerinden biri olmaya devam ediyor. Çoğu gelişmiş toplumun seküler olmasına rağmen, ilginç bir istisna olan ABD dışında, gelişen toplumlarda ortodoksluk çok yaygın. Aslında insanlık, refah içindeki inanmayan insanların daha az çocuk sahibi olmasından dolayı oransal olarak gitgide daha dindar oluyor. İslam'ın Müslüman dünyadaki yükselişi, Pentakostalizm'in Afrika'da büyük bir hızla yayılması ve ABD'nin anormal dindarlığı düşünülürse, dinin daha uzun yıllar jeopolitik sonuçlar doğuracağı net bir şekilde görülebilir.
Sayfa 235Kitabı okudu
"Neye inanmalıyım ve neden inanmalıyım?" sorusunun yanıtı genellikle bilimsel bir yanıttır. Bilimsel bir sava, teori ve kanıtla sağlam dayanakları olduğu için inanın; deneysel olarak doğrulandığı için inanın; bir kuşak akıllı insan aksini ispat etmek için uğraşıp başarısız olduğu için inanın; gerçek olduğu (ya da öyle göründüğü) için inanın. Bu, bilimselliğin düsturu olduğu kadar bilimsel vazife ifadesinin de çekirdeğidir. Dünyayı anlamak söz konusu olduğunda, değerlere sahip olmayan gerçekler olamaz.
Sayfa 217Kitabı okudu
73 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.