Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı

Erdoğan Çınar

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı Gönderileri

Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı kitaplarını, Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı sözleri ve alıntılarını, Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı yazarlarını, Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Derviş Yunus söyler sözü Yaş doludur iki gözü Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selam olsun.
Yunus EmreKitabı okudu
264 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazarın daha önce iki kitabını daha okumuştum gerçekten hayran kalmıştım. Alevilikle ilgili kimsenin bilmediği asıl aleviliği anlatan güzel kitaplardı. Bu kitabı da diğer kitapları gibi çok iyiydi. Bazı yazarların kitapları birbirini tekrar eder fakat bu yazarın bu yazdığı kitap diğer kitaplarına göre yine farklı bilgiler veriyordu gayet de ilgi
Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın Sırrı
Aleviliğin Kökleri - Abdal Musa'nın SırrıErdoğan Çınar · Kalkedon Yayıncılık · 200835 okunma
Reklam
Turna kuşu simgesi, Aleviler’in Hermes’e karşı beslediği saygının ve binlerce yıldan bu yana, ona karşı sadakat ile sürdür­dükleri bağlılığın ifadesi olarak her zaman Alevi ibadetinin ve Ale­vi günlük yaşamının içinde olmuştur. Alevi ibadetinin esası ve bü­tünü olarak niteleyebileceğimiz Alevi Ayin-i Cem’ini görsel bir şö­lene döndüren, evrendeki en büyükten en küçüğe tüm nesnelerin sonsuz döngüsünü stilize eden Alevi semahların en çok bilineni Hermes’in ismi ile anılır. Turnalar semahı, adını ondan almıştır.
Sayfa 193 - KalkedonKitabı okudu
Bugünün Alevileri var olmak, varlıklarını sürdürebilmek uğ­runa toplumsal hafızalarından vazgeçmiş görünseler de, ya da bel­leklerinin bir bölümünü hakikaten yitirmiş olsalar da gerçek o ki; bu toprakların en eski yerleşik halkı Luviler, Truva’yı Yunan yağ­masına karşı savunan kadın ve erkek savaşçılar, Truvalılar’a yar­dıma koşan Karyalılar, Likyalılar, Pisidyalılar, Anadolu dergâh- devletlerinin yeminli vatandaşları, Çankırı Konsili’nin lanetlediği, örgütlü kadınlar, aynı örgütlenmenin ardılları, aynı sevdanın tut­kunları, Karacahöyük’teki kadın dervişler, Malya Ovası’nın mağ­lupları, Alevi nizamının son büyük kurucusu Abdal Musa ve daha niceleri unutulmaya yüz tutmuş görkemli bir tarihin, kaybolmadan günümüze ulaşabilmiş parçalarıdırlar.
Sayfa 181 - KalkedonKitabı okudu
Anadolu’da Luviler’in Kadın Ana’sı, Fatma Ana kisvesi al­tında doğurganlığın, çoğalmanın, uğurun, bolluğun ve bereketin sembolü olarak Anadolu’da hâlâ yaşıyor. ‘Kadın Ana-Işık İnsanı' birlikteliği Anadolu’da eski çağın gerisinden başladı. Dün ve bugün tüm zamanlarda, bu topraklarda yaşanmış ve yaşanmakta olan tüm uygarlıkların içinde bir biçimde var oldu.
Sayfa 178 - KalkedonKitabı okudu
Osmanlı Beyliği 1299 yılında Kuzey Batı Anadolu’da Bizans sınırında, Bilecik’te kuruldu. Beyliğin kurucusu Osman Bey küçük bir aşiret lideri iken Alevilerin saygın mürşitlerinden Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun ile evlenerek Alevilere damat oldu ve Kuzey Batı Anadolu’daki Alevi topluluklarının büyük sempatisini kazandı.
Sayfa 165 - KalkedonKitabı okudu
Reklam
En sevdiği müridinin attığı taş ile Hakk’a yürüyen Mananalisli Pir Silvanus, Alevilerin ünlü mürşidi ve Alevi sözlü geleneği­nin kurucusu ve büyük ustası Pir Sultan Abdal’dır. Onun onurlu ve mahzun hikâyesi, bir unutulmaz efsane oldu, bin üç yüzyıldır Ana­dolu’nun her köşesinde anlatılır.
Sayfa 142 - KalkedonKitabı okudu
Işıkların zulümden kaçış stratejisinin iki temeli vardı; 1. İnkâr: Bizans işgalindeki Anadolu’da Hıristiyan olma­yanlara yaşam hakkı verilmiyordu. Bu sebeple onlar takiye yaptılar, Hıristiyanmış gibi göründüler. Daha da ileri giderek dışarıya karşı asıl Hıristiyanların kendileri olduklarını iddia et­tiler. Kendi doğrularını ancak kendilerinin duyabileceği kısık seslerle dile getirdiler. 2. Sözlü Gelenek: Kutsal el yazmalarını yanlarında bu­lunduranlar, taşıyanlar sorgusuz sualsiz katlediliyorlardı ve inançlarını yazılı olmaktan çıkarıp söze dayandırmaları tek ça­reydi. Öyle de yaptılar. Bin yıl sonra aynı coğrafyada yaşayan Aleviler de aynı aldatmacayı küçük bir de­ğişiklikle sürdürdüler. İslam ikliminde Aleviler, doğal olarak Hz İsa’nın adının arka­sına değil Hz. Ali isminin gerisine sığındılar.
Sayfa 135 - KalkedonKitabı okudu
Yuhanna eski inanışlarına sıkı sıkıya bağlı ışık halkının Hıristi­yanlık karşısındaki direnişini kırmak için, Hıristiyanlığın içinde yeni bir şey olmadığım yalnızca en eski buyruk olan ‘Hakk'ın nidası’nın (Tanrı sözünün) tekrarı olduğunun altını çizer. “Sevgili kardeşlerim, size yeni bir buyruk değil başlan­gıçtan beri kabul ettiğiniz eski buyruğu yazıyorum. Eski buy­ruk işitmiş olduğunuz Hakk’ın nidasıdır. (Tanrı sözüdür) Aziz Yuhanna’nın bu sözleri, Hıristiyanlığın devşirme bir din olarak ortaya çıktığının ve Anadolu’nun eski inanışını deforme ede­rek kendisine mal ettiğinin İsa’nın havarilerinden birinin dilinden açıkça itiraf edilmesidir.
Sayfa 114 - KalkedonKitabı okudu
325 yılında İznik’te toplanan Hıristiyan Ekümenik Konsili’nde kabul edilen dört İncil'den biri olan Yuhanna İncili söze, ışık kaynaklı Alevi erkânının en temel söylemi ile başlar: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı ile birlikteydi ve Söz Tanrıydı. Başlangıçta O Tanrı ile birlikteydi. Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. Ya­şam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta par­lar. Karanlık onu alt edemedi. Tanrı’nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı. Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılı­ğıyla iman etsin diye geldi. Kendisi ışık değildi ama ışığa ta­nıklık etmeye geldi.” Yuhanna İncili
Sayfa 113 - KalkedonKitabı okudu
Reklam
Alevi inanışına göre yaradılışın kaynağı bir ulu ışıktır. Evren her şeye kadir olan mutlak varlığın kudretinden fışkıran o ulu ışığın yayılması ile ortaya çıkmıştır. Ve evrendeki her nesne o ışıktan bir parçadır. Yedi gök yaratıldı ışık ile bünyad oldu, Toprağa nazar kıldı, aksırıp duru geldim Yunus Emre (Yedi gök yaratıldı, ışık ile yapıldı, Toprağa himmet etti, gürültü ile fışkırarak geldim) Hakk-ı Tala nura tecelli kıldı O nurdan payımı aldım da geldim. Noksani (Kadir olan mutlak varlık, ışığı görünür kıldı O ışıktan payımı aldım da geldim)
Sayfa 112 - KalkedonKitabı okudu
Hıristiyanlar Meryem Ana’nın bakire iken İsa’ya hamile kaldı­ğına inanırlar. Bu inanışın kökleri Aleviliğin içindedir. Aleviler Ka­dın Ana’nın bakire iken çocuk doğurduğunu ve Çelebiler neslinin bu doğumla başladığını savunurlar. Alevilikteki bu ‘bakire doğum’ ina­nışının kökleri eski çağa, ‘Ma’ya kadar uzanır.
Sayfa 112 - KalkedonKitabı okudu
Önceki bölümlerde genişçe anlatıldığı üzere, Eski Çağ’ın ‘Ma/Kadın Ana' adına adanmış en önemli dergâh-devleti bugün Tokat il sınırlan içinde kalan ve Hitit belgelerinde Kirzuwatna ola­rak anılan ‘Kazova Kummannisi’ idi. ‘Kummanni' sözcüğü Luvi dilinde 'saf, temiz ve lekesiz olan Kutsal Ma’nın Ülkesi’ anla­mına gelmekteydi ki; bu da ‘Ma’nın eski geçmişte Anadolu’da saf, temiz ve lekesiz nitelemeleri ile birlikte anıldığını göstermektedir. Hıristiyan Kilisesi ‘Ma’ya vefa ile bağlı Anadolu halkının di­rencini kırmak için Meryem’i ‘Ma’nın nitelikleri ile donattı. Saf, te­miz ve lekesiz ‘Ma’, erken Hıristiyanlar elinde saf, temiz, lekesiz Mary’ye dönüştü. Hıristiyanlar ‘Ma’ya has saf, temiz, lekesiz sıfatlarından yola çıkarak ‘Bakire Mary’yi dizayn ettiler.
Sayfa 111 - KalkedonKitabı okudu
“Şu kesindir ki Tyana’lı Apollonius ‘Hayatı çalınan adam’ olmuştur. Nedense onunla ilgili her ne varsa bunlar İsa’ya atfedilmiştir... Bunun nedeni de Konstantin’in ‘Yeni Devlet, Yeni Din’ kurmak amacıyla topladığı 1. Ekümenik İz­nik Konsili ile, daha sonra imparator olan I. Theodosius’un (381-389) verdiği emirlerle Apollonius adının tarihten sildiril­miş olmasıdır. “Öyle anlaşılıyor ki İsa da Apollonius da gerçekte kili­se babalarının elinde oyuncak olmuşlar, biri hiç aklından ge­çirmediği halde tanrı yapılmış, diğeri ise yüzyıllarca unutturulmuştur. “Günümüzde İsa Mesih’in ‘Sevgi’ olduğu ve bu nedenle hem üstün bir dinin (Hıristiyanlık) kurucusu hem de üstün bir sevginin Tanrısı olduğu yazılmakta ve İsa bu sözlerle onu ta­nımayanlara sunulmaktadır. Oysa ‘Sevginin tüm evrendeki tek ölümsüzlük’ olduğunu birinci yüzyılda her gittiği yerde defa­larca anlatıp, insanları sevgide birleşmeye davet etmiş olan sa­nal değil gerçek kişi Kemerhisar’lı Apollonius’tur”.
Sayfa 109 - KalkedonKitabı okudu
Aynı zaman diliminde yaşamış Apollonius ve İsa karşılaştırıl­dıklarında akıllar çok daha fazla karışıyordu. Hıristiyan Kilisesi’nin kabullerine göre İsa, İmparator Augustus döneminde yaşamıştı. Augustus’un iktidar yıllarında Roma İmparatorluğu edebi akımlarda altın çağını yaşadı. Augustus döneminde ortaya çıkan ve sayısız eser­lere imza atan çok sayıda düşünür, şair, hatip, eleştirmen ve gezgin­lerden hiçbiri tek bir defa olsun İsa’dan bahsetmemişlerdi. Hz. İsa ta­rihi bir kişilik olarak M.S. I. ve II. yüzyılların tarihçilerinin eserleri­nin hiçbirinde yer almadığı gibi, İsa’nın kendisi de geriye yazılı bir eser bırakmamıştı. Öte yandan Apollonius, sonradan Roma İmparatoru Hadrianus tarafından koruma altına alınmış çok sayıda felsefi eserin mü­ellifiydi. Apollonius, İmparator Augustus döneminin en üstün sima­sı, en yüce bilgesiydi. Kralların, imparatorların kendisi ile dostluk ve arkadaşlık etmek için birbirleri ile yarıştıkları, adına mabetler inşa edilmiş büyük bir mürşit idi. İmparator Vespasianus’nın danışma­nıydı. İmparator ve düşünür Marcus Aurelius, felsefi gelişimini Apollonius’a borçlu olduğunu ifade etmişti.
Sayfa 108 - KalkedonKitabı okudu
276 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.