Kitabı çok sevdim. Kitabı kapattığımda, "Çok güzeldi," demiştim. Ve bana çok umut bahşetti.
Anne çok hayalperest ve deli dolu bir kızdı. Ve onu tanımak, onu keşfetmek, büyüyüşünü görmek inanılmaz güzeldi. Tüm bu ölümsüz hayalleriyle bence müthiş bir örnek.
Matthew. O kadar sevdim ki onu da. Genel olarak ürkek bir karakter. Ama ruhumun derinliklerinde ona karşı çok çok güzel bir sevgi vardı herkesten daha çok. Anne’e sonsuz bir şekilde bağlanması, o istedi diye ona kabarık kollu elbise alması, (bu konulardan pek anlamasa dahi.) Marilla.
Sanırım sert görünüşünün altında güzel bir kalp yatıyor dediklerimiz insanlardan. O da güzeldi. Her ne kadar önceleri Anne’e karşı sevgisini farklı şekilde gösterse de o da aslında Anne ile birlikte sevmeyi öğrendi. Onu seviyorum, içindeki tüm bu yarım kalmış sevgisini Anne’e adadı.
Gilbert Blythe’ı da sevdim ve Anne ile daha fazla sahnesi olsun isterdim ama dizide de öyle olduğu için sanırım alışmıştım. Saygı duydum, yine. Daha sonrasında dost olmaları güzeldi. (Her ne kadar farklı şekilde olsa da.)
Sonlara doğru gözlerim doldu, ağlamıştım.
Avonlea, Anne, Matthew, Marilla, Diana, Gilbert hepsi güzeldi.
Diziye uyarlandı kitap ve Netflix yapımlı. Dizisini de çok sevmiştim ve pek bir farklılık yoktu ama yine de okumalısınız. Onun dışında tabi biraz okuldaki kişiler hakkında dizide daha ayrıntılı gösterilmiş ama zaten serinin ilk kitabı. Seri dokuz kitaptan oluşacak.
Anne Shirley Cuthbert, benim için bir ölümsüz kahraman, daima.