Müthiş bir açlıkla dolu yüreğinin sınırsız uçurumunda, kollarını açtığında tüm yeryüzünü tutabilirmiş gibi geliyordu. Üzerinden sular süzülürken yüreğine dek işleyen tanrısal soğuğu ayrımsayabilsin diye, buz gibi sağanağı teninin tüm gözenekleriyle içine çekerek yağmurdan çamurlaşmış bölgelere, saydam bir rüzgârdan harap olmuş, yıkanmış bir kumsala benzeyen ormanın derinliklerine dalıyordu.