Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Argol Şatosu'nda

Julien Gracq

Argol Şatosu'nda Gönderileri

Argol Şatosu'nda kitaplarını, Argol Şatosu'nda sözleri ve alıntılarını, Argol Şatosu'nda yazarlarını, Argol Şatosu'nda yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşünce saf bir içgüdü değildir, aksine özellikle akıl yürütme ve düşünmeye olan eğilimi içerir.
Uyum tinseldir, yani düzeltme ilkesi yalnız ve yalnız düşüncededir. Yaraya neden olan el, yarayı iyileştirendir de.
Reklam
Arkasında, doruğa varmış duyguların bulunduğu, en duyarlı noktalara ulaşan beyninde, dondurucu gecenin derinliklerinde ayak sesleri yankılandı ve bunları hep beklemişçesine tanıdı. Yoksa kendi ayak sesleri miydi? Adımlar gecenin derinliğinden kendisine doğru geliyordu... Ama gizemli yolcuya dönmedi. Geriye dönmediği yolun ortasında hızla koşmaya başladı, ayak sesleri devam etti, soluğu kesildiğinde ayak seslerinin kendine ulaşacağını anladı ve ruhun o güçlü bitkinliği içinde, bir bıçağın buz gibi parıltısının, bir avuç kar gibi, omuzlarının arasında kaydığını duyumsadı. Son
.. dünyanın şafağıyla, güneşin ilk ışıklarıyla yıkanmış çocuğu gibi,.. .. suların birdenbire çoğalması gibi, şimdi bu gecenin derinliğinden, yıkımından yavaş yavaş doğuyordu.
Hafif, çökmüş, çözülmüş, uçucu, pırıltılı, gerçek dışıydı ... .. içinde bir yerlerde son direnişi de kırılmıştı. Havadaki bulutlar gibi göksel, dalgalı, uçucu, gerçek dışı ve güçlü bir rüzgârın geri dönmemecesine kovaladığı bedeniyle, hiç devinmeden dinlendiği bu odanın gecesinin derinliğinde büyük bir fırtınaya tutulmuş bir ipek çilesinin iplikleri gibi her şey hafifti... Hafif, çökmüş, çözülmüş, uçucu, pırıltılı, gerçek dışıydı...
Nefretin ve korkunun çok ötesinde, bu sahnenin kapsayabileceği tiksinme derecesi, nefret duygusu ne olursa olsun,..şimşeğinin ışığında sonsuza dek birbirlerine mühürlenmiş olarak yaşamaları gerekiyordu. Mucizelerin doğurganlığında, birlikte yaratıları anın eşsiz aydınlığında zamanı birlikte tüketinceye dek birbirlerinden ayrılmadan, kurban ve bıçaktan daha çok suç ortağıydılar.
Reklam
Müthiş bir açlıkla dolu yüreğinin sınırsız uçurumunda, kollarını açtığında tüm yeryüzünü tutabilirmiş gibi geliyordu. Üzerinden sular süzülürken yüreğine dek işleyen tanrısal soğuğu ayrımsayabilsin diye, buz gibi sağanağı teninin tüm gözenekleriyle içine çekerek yağmurdan çamurlaşmış bölgelere, saydam bir rüzgârdan harap olmuş, yıkanmış bir kumsala benzeyen ormanın derinliklerine dalıyordu.
.. üstesinden gelinmez bir dehşetin yaklaşmasından kendisini korumak istercesine elleri yüreğinin üzerinde birleşti. Kaynağın sularında, başının hemen yanında dalgalanan uzun ot demetleri içinde, diğer bütün parıltılar arasında, dalgalanan devinimde bir parıltı, yanılgıya düşülmeyecek kadar ipeksi ve çözülmüş madde, sözlerle anlatılmayacak kadar farklı bir ot demeti gözünün derinliklerine işler gibi oldu. Umutsuzluk içinde uzun süre boşuna karanlıklar ve unutma uçurumlarının dibine kaçmaya çalışarak gözlerini kapalı tuttu, sımsıkı kapalı elleriyle yüreğinin korkunç atışını bastırdıysa da zaten biliyordu. Bir sıçrayışta ayağa kalkıp Heide'in çırılçıplak bedenine baktı. Uzun, dalgalı saçları pınarın suyunda dalgalanıyordu. Geriye atılıp karanlığa gömülmüş, yalnızca bembeyaz dişleri ışıldayan başı bedeniyle korkunç bir açı oluşturuyor ve ayın dayanılmaz bir arzuyla okşadığı şişkin göğüslerini göğe doğru yükseltiyordu. Kan, taze bir çiçeğin taç yaprakları gibi gecenin ırmaklarından karanlık, yıldızlarından büyüleyici karnını, iki yana açılmış bacaklarını lekeliyor, kirletiyordu. Arkaya çekilmiş bileklerinin çevresinde ince bir ip küçücük bir yarığın içinde etine işlemişti. Buradan inanılmaz bir yavaşlıkla bir kan damlası süzüldü, parmak boyunca yuvarlandı ve sonunda tuhaf bir ezgiyle kaynağın suyuna düştü.
.. kendisini çevreleyen bu dünyanın varlığını mucize sonucu hiçliğin üzerinde tutan, kuşku duyulmaz bir gücün sınırlarına yakın bir gerilimden çok, hayaletlere özgü bir kesinlikle desteklendiğine ve ruh için duyduğu korkunun tüm gerçekliğini yaratan sessizliğin bu zayıf görüntülerinin en hafif düzen farklılığında gözlerinin önünde dağılacağına, parça parça uçuşacağına inandı.
.. ölüm ve yaşam güçlerinin ortaya koyduğu belirsiz savaşın özelliğinin şaşırtıcı uyarı havasını anımsıyor, bunun kanıtını yüreğinde buluyordu. Güneşin ölümcül ışıkları, ormanın tüm büyük tuzaklarını açarak yeniden ortaya çıktığında da yüreğinin derinliklerinde son günlerin artık yakın olduğunu duyumsadı. .
Reklam
İnanılmaz yüksekliklere çıktıkça göğüsten çekilen nefes, sonunda arkasında, bomboş bedende yükselen gece gibi hafif ve özgür bir denizin temiz dalgalarını bıraktı. .
Boş ve ıssız sunağın ortasına inen güneş ışınları, döşeme taşları üzerine düşen ağır su damlalarının sesi, yerin nemli karanlığı, sesi anlaşılmaz ama çıldırtan bir umudun izine benzeyen metal saatin düzenli vuruşları ve kemerin yarığındaki kuşun, kulağında patlamışçasına keskin ötüşü; ruhunu görkemli ve hüzünlü görüntülerle doldurup onu tümüyle eritip bitiren kaçınılmaz bir bekleyişle tüketiyor, kuş sesinin tınısıyla birlikte yavaş yavaş sesin, ateşin yutan kızgınlığına katıldığı tiz noktaya yükselerek güçlü doygunluğunda en zengin bakır üflemeli çalgıların sesi gibi gözyaşlarına boğuyordu. . . Belki de Albert çalkantılı heyecanı içinde, her şeyin göze batan uyumsuzluğunun birbirini tutmaz bir gürültüyle nasıl doğanın tüm seslerinden daha yüksek bir tonla yankılandığını algılayamamıştı; terk edildiği için daha görkemli olan sunağın, gereksiz mızrağın, boş bir gömüt gibi tedirgin edici mezarın, kuru bir dere üzerindeki değirmen taşının çarklarından daha fazla aşındırmayan zamanın ötesinde boşa dönen saatin, gün ışığında yanan lambanın ve görünüşe göre dışarıdan içeri bakmak için yapılmış olup ormanın yeşil dokunaçlarının her yanından yapıştığı pencerelerin uyumsuzluğu ona pek açık gelmemişti. .
.. zamanın, akışını sanki bir mucizeyle durdurduğu bu düş evreninde, demir bir saat, tehlikeli silahlarını çekiyordu. Bu ıssız yerlerde boş bir zaman ölçüsünde, ruha buraların özünden hiçbir şey vermeyip yalnızca birkaç cehennem silahının patlamaya hazır olduğunu haber veren düzeneğin gıcırtılı ve düzenli sesini .. duyduğu ürkütücü, büyülü seslerin açıklaması olarak hemen benimsedi.
bu görkemli senfonilerin altında, suların yüzeyinde, nehirden saydam ve kıpırtısız bir serinlikle yükselen ağaç sütunlarının aşılmaz tabyalarının sığınağında var olan tek şey, sessizlik ve dinginlikti. . Kıvrımlarından birinin genişlediği yerde güneşin eğik ışıklarına yakalanan ırmak, insanın gözüne kimi zaman ışıklı ve ışıltılı geniş dalgalarıyla çarparken kimi zaman da otların içinde sanki siyah ve yeşil, yağ akıcılığıyla kayan bir yılanın korkunç sessizliğinin duyuları etkilemesi gibi, bir doğa tuzağının kalleşliğiyle bu derin yamaçların koyu rengiyle uyum sağlıyordu. Bu doğal tuzak da gizem, merak ve bir kuş sesinin bile duyulmadığı bu yerlerin sessizliğinden derinden etkilenen insana hiçbir kaçış olanağı bırakmaz görünüyordu. Buralarda gecenin olağan ağırlığının fazla açık belirtileri, yalnızca gözünü -bulunmadığı kesin olsa da her çeşit kanıtın, görüş uzaklığını bu kara saydam suların o sırada tamamen belirgin olan derinliklerine kadar indirebileceği; anlaşılması son derece güç bir suçun işlendiği yer olan- toprağın serin derinliklerine daldıran güneşin beyaz, boş, kör eden, her bakımdan tuhaf varlığıyla yalanlanıyordu; yine de, hiçbir kanıtı bulunmayan gizemli cinayet yeri artık en sonunda gözü bu çok anlamlı kara ve saydam suların derinliğine iyice çekiyordu.
Sayfa 50 - YKYKitabı okudu
Kendi zavallılı­ğıyla geri dönen yaşam, hemen kaçınılmaz bir kişiliğin namuslu giysi ve kılıflarını kendilerine uzattığı için şaşırıp kaldılar. Ama yine de o anda bile hiçbir şey söylemeye cesaret edemediler; yürekle­rinin sapkın gizi doymak bilmez dalgalar içinde kaybolmuş, bo­ğulmuş muydu?
Sayfa 48 - YKYKitabı okudu
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.