Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Asâ-yı Musa Gönderileri

Asâ-yı Musa kitaplarını, Asâ-yı Musa sözleri ve alıntılarını, Asâ-yı Musa yazarlarını, Asâ-yı Musa yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ey insân! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Otuz İkinci Söz'ün âhirinde denildiği gibi: Dünyanın bin sene mes'û- dâne hayâtı, bir saat hayatına mukābil gelmeyen cennet hayâtının ve o cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü'yet-i cemâline mukābil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelal'in dâire-i rahmetine ve mertebe-i huzûruna gidiyorsun
Kat'iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gâyesi ve fıtratın en yüce neticesi îmân-ı billahtır. Ve insâniyetin en 'âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makāmı, îmân-ı billah içindeki ma'rifetullahtır. Cin ve insin en parlak saâdeti ve en tatlı ni'meti, o ma'rifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve rûh-u beşer için en hâlis sürür ve kalb-i insân için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i rûhâniyedir.
Reklam
Zalimler için yaşasın cehennem. Mazlumlar için yaşasın cennet.
nev'-i insânda vukû bulan ve kâinatın intizâmına ve adâlet ve muvâzenelerine ve hüsn-ü cemâline münafi ve muhâlif çok büyük zulümleri ve isyânları ve velîni'metine ve onu şefkatle besleyene karşı ihânetleri, inkârları, küfürleri bu dünyâda cezasız kalıp gaddâr zâlim, râhat ile hayatını ve bîçare mazlûm meşakkatler içinde ömürlerini geçirirler. Ve 'umûm kâinâtta eserleri görünen şu adâlet-i mutlakanın mâhiyeti ise dirilmemek sûretiyle o gaddâr zâlimlerin ve mey'ûs maz- lûmların vefât içindeki müsâvâtlarına bütün bütün zıddır, kaldırmaz, müsâade etmez!
Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahman-ı Rahîm! Ey Sadıku’l-Va’di’l-Kerîm! Ey izzet ve azamet ve celal sahibi Kahhar-ı Zülcelal! Bu kadar sadık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuunatını tekzip edip, saltanat-ı rububiyetinin kat’î mukteziyatını ve sevdiğin ve onlar dahi seni tasdik ve itaatle kendilerini sana sevdiren hadsiz makbul ibadının hadsiz dualarını ve davalarını reddederek, küfür ve isyan ile ve seni vaadinde tekzip etmekle, senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celaline dokunduran ve uluhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rububiyetini müteessir eden ehl-i dalalet ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında tasdik etmekten yüz bin derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlîsin! Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten, senin nihayetsiz adaletini ve cemalini ve rahmetini takdis ediyorum! سُبْحَانَهُ وَ تَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبٖيرًا (‎Allah, onların söyledikleri şeylerden pek münezzehtir ve pek büyük bir yücelikle yücedir. İsrâ Sûresi, 17:43.‎) âyetini, vücudumun bütün zerratı adedince söylemek istiyorum!
Çok Mühim..
Hem zeminde kısa bir zamanda hadsiz vazîfeler gören ve hadsiz bir zaman yaşayacak gibi isti'dâd ve ma'nevî cihâzât ile techiz edilen ve zemin mevcûdâtına tasarruf eden insân için bu ta'lîmgâh-ı dünyâda ve bu muvakkat ordugah-ı zeminde ve bu muvakkat meşherde; bu kadar ehemmiyet, bu hadsiz masraf, bu nihayetsiz tecellîyât-ı rubûbiyet, bu hadsiz hitâbât-ı Sübhaniye ve bu gâyetsiz ihsânât-ı İlâhiye, elbette ve herhalde bu kısacık ve hüzünlü ömre ve bu karışık kederli hayâta, bu belâlı ve fânî dünyaya sığışmaz. Belki ancak başka ve ebedî bir ömür ve bâkî bir dâr-ı saâdet için olabildiği cihetinden, 'âlem-i bekāda bulunan ihsânât-ı uhreviyeye işaret, belki şehadet eder.
Hem ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği iktizâ eden kesret-i mutlaka dahi kemâl-i hüsn-ü sanat içinde görünüyor. İşte yeryüzünü yaldızlayan bütün çiçeklere bak.
Reklam
Evet küfür, mevcûdâtın kıymetini iskat ve ma'nâsızlıkla itham ettiğinden, bütün kâinâta karşı bir tahkîr ve mevcûdât âyinelerinde cilve-i esmâyı inkâr olduğun- dan, bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyîf ve mevcûdâtın vahdâniyete olan şehadetlerini reddettiğinden, bütün mahlûkāta karşı bir tekzîb olduğundan; istiʻdâd-ı insânîyi öyle ifsåd eder ki salah ve hayrı kabûle liyâkati kalmaz. Hem bir zulm-ü 'azîmdir ki 'umûm mahlûkātın ve bütün esmâ-i İlâhiyenin hukûkuna bir tecavüzdür. İşte şu hukûkun muhafazası ve nefs-i kâfir hayra kābiliyetsizliği, küfrün 'adem-i affını iktizá eder. إِنَّ الشَّرْكَ لَظُهُ عَظِيمٌ şu ma'nâyı ifade eder.
Hâşiye: Acaba dünyâ sarayını ısındıran Güneş sobasına veyahut lambasına ne kadar odun ve kömür ve gaz yağı lazım olduğu hesab edilsin. Her gün yanması için -kozmoğrafyanın sözüne bakılsa- bir milyon küre-i arz kadar odun yığınları ve binler denizler kadar gaz yağı gerektir. Şimdi düşün; onu odunsuz, gazsız daimi ışıklandıran Kadîr-i Zülcelal'in haşmetine, hikmetine, kudretine Güneşin zerreleri adedince "Sübhanallah, mâşaallah, bârekellah" de.
Evet, âhireti inkâr etmek isteyen adam, evvelce bütün dünyayı bütün hakāikiyle inkâr etmeli. Yoksa, dünyâ bütün hakāikiyle yüz bin lisânla onu tekzîb ederek bu yalanında yüz bin derece yalancılığını isbât edecek. Onuncu Söz, kat'î delîllerle isbât etmiştir ki âhiretin vücûdu, dünyanın vücûdu kadar kat'î ve şübhesizdir.
Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet; acaba haşri getirmemekle 'umûm zî-şuûrların hadsiz hukûk-u hayatlarını ve nihâyetsiz mevcûdâtın nihâyetsiz hukûklarını zâyi' eder mi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.