Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar

Turan Bozkurt

En Yeni Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar sözleri ve alıntılarını, en yeni Atatürk'ün Sevdiği Kadınlar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biz asker bir ulusuz yedisinden yetmişine, kadınından erkeğine asker yaratılmış bir ulus. Biz başkalarının topraklarında, başka insanların mutluluklarında gözü olan bir topluluk değiliz. Türkiye'ye uzanacak eller ister içeriden ,ister dışarıdan kırılmaya, kahrolmaya mahkumdur.
Biz batılı ülkelerden geri kalmamak için hemen her alanda gayret sarf ediyor, yok bütçemizle ,kendi yağımızla kavrularak, silkinmeye ,ayağa kalkmaya , kimseye boyun eğmeden yaşamaya yepyeni bir ulus olmaya çalışıyoruz .Bunu yaparken de ulusumuzun hamiyet duygularından, bilinçli yardım duygularından yararlanmaya gayret ediyoruz. Dağ başlarında, köşe bucak mağaralarda kadınlı erkekli çalışıp mermi ve silah yapan bu Ulus ,dünya durdukça özgür yaşamaya hak kazanmıştır.
Reklam
Sabiha Gökçen Hem Türkiye'nin hem de dünyanın ilk kadın savaş pilotuydu. Gökçen kendi isteği ve Atatürk'ün izniyle Dersim harekatına savaş pilotu olarak katılarak büyük başarı elde etmişti. 1937'de Fransa'nın Hatay'ı Suriye'ye devretmeye hazırlandığı yolundaki haberlerden sonra Atatürk'ün emriyle üniformasını giren Sabiha Gökçen, Fransız elçisinin önünde havaya üç el ateş etti ve "Hatay'ın vatana katılması için gerekirse silahlanırız "dedi .Bu olaydan sonra göstermelik olarak Gökçen Atatürk'ün emriyle tutuklandı ve yasa gereği bir gün hapis yattı. Sabiha Gökçen'in çıkışı sayesinde Atatürk'ün planı tutmuş ve Fransızlara gözdağı verilmiş, kararlılık gösterilmişti.
25 Ağustos'ta Atatürk, Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor; "Allah'ım Senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın." O Allah'ına inanan bir insandı .Paşa Ramazan'da Dolmabahçe'ye veya Çankaya'da olduğunda anneme, Vasfiye Oruç tutuyor musun? diye sorar annem, tutuyorum dediğinde de pek memnun kalırmış.
Bayan Zübeyde, sükunetle katî bir ciddiyetle şöyle dedi: - Ben senin ananım, sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun, fakat sen vatanı ve milleti kurtaran bir devlet reissin .Ben de bu aziz milletin bir ferdiyim ve onun tebasıyım. Elini öpebilirim. Oğlunun elini öpmekten ziyade Zübeyde Hanım, bu hareketi ile oğlunun mevkiinin en büyük ihtirama layık olduğunu etrafındakilere işaret ediyordu.
Rüya
Mustafa Kemal'in askeri rüştiyesine verilmesine bir rüyanın sebep olduğunu kaydetmeden geçmemek lazımdır. Makbule Hanım, o gece annelerinin gördüğü bir rüyayı şöyle anlatıyor: "Annem rüyasında Mustafa'yı altından tepsi içinde olduğu halde bir minarenin tepesinde, korkunç vaziyette görür. Bir takım sesler: 'Eğer Mustafa'nın askeri mektebe gitmesine razı olursan, yeri burasıdır. Etmezsen aşağı atarız, bin parça olur!' diyorlar. Annem dehşet içinde uyanıyor ve ertesi gün razı oluyor. İşte ağabeyimin askeri rüştiyesine girmesi hadisesi böyle olmuştur.
Reklam
Atatürk'ü yanlış tanıtmaya uğraşıyorlar. ' Atatürk dinsiz' diyorlar. Atatürk hiçbir zaman dinsiz değildi. Dinine düşkün bir insandı. Ezan sesini çok severdi. Daima Çankaya Köşkü'ne hoca getirtir, dinler, dinin Allah ile kul arasında olduğunu daima söylerdi. - Manevi kızı ÜLKÜ ADATEPE
"Elem büyük mürebbiyedir."
Sayfa 257 - Lâtife Hanım, 21 Ağustos 1926, Vasıf Çınar'a yazdığı mektupKitabı okudu
"Hayatta öyle muammalara, öyle müthiş fırtınalara tesadüf edilir ki, bazen en kuvvetli dimağ bile muvazenesini kaybedecek kadar sarsılır. Böyle vaziyetlerde, bence yakın bildiğimiz insanların, hazan yaprakları gibi titreye titreye, çırpına çırpına kızarıp sarardıklarını, solduklarını ve nihayet merbut oldukları dala tutunamayarak düştüklerini ve toprağa karıştıklarını görürüz. Fakat bazen elem, yine o kahhar (kahredici) pençe, tefrik ettiği mütait bir ruhu kuvvetli yumruğu içinde sıkar. Bir gün dünyanın her acısını küçük görecek kadar kudretli olarak, yepyeni bir zihniyetle (vazife zihniyetiyle) beşeriyetin içine atar."
Sayfa 256 - Lâtife Hanım, 21 Ağustos 1926, Vasıf Çınar'a yazdığı mektupKitabı okudu
Lâtife ile ilk karşılaşma
Kadın, bir adımını ileri atarak yazı masasının önüne geldi ve bir elini, masa üzerindeki, haritanın sarkan bir köşesine koydu. Eli, sanki Erzurum dağlarının karı gibi öylesine beyazdı. Kahverengi gözleri vardı ve ışık, siyah bir eşarp ile sarılı başını biraz aydınlatıyordu. -Ben Gazi Hazretleri'ni arıyorum. Atatürk ayağa kalktı. -
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
Lâtife; Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk First Lady'si
Kanser olduğunu yakınlarından bile gizleyen, içini yalnızca mektuplara ve günlüklerine döken, yıllar sonra yabancı basına verdiği bir röportajda “Atatürk bensiz yaşamaya ikna edildi" diyen bir kadın... Atatürk'e duyduğu aşkla, boynundaki kolyede ileride eşi olacak bir liderin fotoğrafını taşıyan haliyle, yazdığı mektuplarla, kırgınlıklarıyla, kızgınlıklarıyla, başını dik tutan tavrıyla, ayaklarını yere vurmasıyla, gençliğiyle, kendisinden ayrı yaşamaya ikna edilen eşini eli kolu bağlı bir şekilde seyretmesiyle, güzel ve akıllı olmasına dahi tahammül edemeyen bir kitlenin kendisine nasıl tepki duyduğunu hissedişiyle... Latife Hanım, her şeyden önce bir kadındır. Çankaya'da yaşanmış kısacık zamanda genç, iddialı ama kırgın bir First Lady olarak Ankara'ya hüznünü fazlaca bırakmış.
Sayfa 201Kitabı okudu
Atatürk'ün Latife Hanım'ı boşadıktan sonra, ona yazdığı ve ayrılmanın gerekçelerini açıklayan mektubu, Türk Tarih Kurumu tarafından 2005'in Şubat ayında açıklanacaktı. Ancak, Latife Hanım'ın mirasçıları hatırasına saygıdan dolayı böyle bir açıklamanın yapılmamasını istedi. Türk Tarih Kurumu da bu isteğe uyarak Latife Hanım'ın mektuplarını yayınlamadı. Kim bilir belki de yayınlanmış olsaydı, Atatürk ile Latife Hanım arasındaki olaylarla ilgili bazı meseleler açıklığa kavuşmuş olurdu.
Sayfa 197 - Mehmet Barlas, Sabah GazetesiKitabı okudu
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.