Serinin 5’inci kitabında Geralt’ın Ciri için ateşin içinden geçmesi gerekiyordu. Bu, Geralt’ın “Ateşle İmtihan”ıydı.
Ciri, bilinmeyen bir yerde, içerisinden çıkan canavar ruh “Falka” ile Sıçanlar Çetesi’nin bir üyesi olarak kasaplık yaparken, bizim çilekeş witcherımız Geralt bembeyaz saçlarını daha da ağartmaya devam ediyor.
Kitap, hain büyücü Vilgefortz’tan yediği bir ton dayağın izlerini -ki bu dayak Savaş Cebeci’nin Kaan Kazgan’dan yediği dayağın bin katıydı- Brokilon ormanlarında muhteşem dryadların üstün çabasına rağmen tamamen silemeden, yanında Dandelion ve Milva ile, Ciri’ye ulaşabilmek için yollara düşen Geralt’ın maceralı ve ölümcül yolculuğu üzerinde yoğunlaşıyor. Bu yolculuk sırasında kendilerine renkli karakterlere sahip birkaç isim de katılıyor: Kana susamışlığını bastırmış bir vampir olan Regis (favori karakterim diyebilirim), iyilik peşinde koşan cüce Zoltan Chivay ve diğer komik cüce arkadaşları ve Nilfgaardlılığını inkar etse de onlar için çok önemli bir komutan olan Cahir.
Ekibin, temposu hiç düşmeyen yolculuk maceralarını soluksuz ve keyifle okuyabilirsiniz.
Bu arada serinin başından beri adı geçen “Eski Kan” ve “Falka” hikayelerine de bu kitapta açıklık getiriliyor.
Yennefer’i de es geçmiyoruz tabii ki. Thaned Adası’ndaki baskından sonra ortalardan kaybolan menekşe gözlü güzel büyücümüz, az da olsa tekrar endamını göstermeye başladı.
Dizinin 3’üncü sezonunu daha fazla dayanamayıp yarıda bıraktım. Çok fazla farklılık var, o yüzden de bir daha izler miyim bilemiyorum.
Seriye 6’ncı kitap ile devam ediyorum.
Sevgiyle…