Ebeveynler aralarında sürekli tartışmalar yaşıyorsa ya da mutsuz bir evlilik yaşantısına sahiplerse çocuklarının cinsel gelişiminde şiddetli bir örselenmeye ya da nevrotik bir hastalık geliştirmelerine zemin hazırlamış olurlar. (Sigmund Freud , 1905)
Bazılarının hayatımda hiçbir zaman kendilerini destekleyen figürler olmamıştır, bazıları içinse bağlanma figürlerini ulaşılabilirliği şüphelidir. Birçoğu için bakım veren figürün destekleyici ve koruyucu biçimde yanıt vermesi en iyi ihtimalle ya tehlikelidir ya da böyle bir ihtimal söz konusu bile değildiir.
Seri "Bağlanma, Ayrılma ve Kayıp" şeklinde üç kitaptan oluşuyor benim daha çok bu kitap dikkatimi çekti. Bu üç kitapta gönlü olupta okuma konusunda tereddüt yaşayanlar yine aynı yazarın " Güvenli bir dayanak" kitabını okuyabilir o kitap bana kalırsa bu üçlemenin bir nevi özü niteliğinde ve ayrıntıda boğulmamış hali. Bowlby anne figüründen kısa veya uzun süreli ayrılmanın çocuk üzerindeki etkisini bilişsel olarak ortaya koyuyor. Kitap oldukça detaylı ve pek çok yönden anlayış sahibi kılıyor insanı. Deneysel olaylar ve verilen örnekler sayesinde daha akla yakın hale getirilmiş bu bilinçaltı durum.
Peyami Safa'nın
"Ruhumuzun içinde ikinci bir ruh herşeyi anlar,
fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar." sözlerini hatırlattı.Okunmaya değer bir kitap. :)
Puanım 9/10
T. Benedek, Bebeğin ağlamasının sadece açlık ya da acı gibi zorunlu bir fizyolojik ihtiyaç sonucu ortaya çıkmadığını duygusal (ruhsal) bir iletişim kurmak Ve tatmin isteğinin engellenmesinden de kaynaklandığını söyler.
Mesela "nesne sürekliliği" olarak tanımlanan üçüncü evrede nesnenin sevgisini kaybetme korkusunun yaşandığını ileri sürer. yaşamın sonraki yıllarında sıra dışı bir yoğunluk taşıyan ayrılık kaygısının sembiyotik evrede takılma olduğu düşünülür.
Travmatik durumu dışsal bir nesnenin başlatabileceğini ya da bitirebileceğini fark etmek tehlikeyi ekonomik durumdan çıkarır ve bunun yerine durumu belirleyen koşul alır O zaman çocuk için açlık artık tehlike olmaktan çıkar Bunun yerine annenin yokluğu alır.
Jersild ve meslektaşları ve Newsonlar, kişi belli bir durumdan olağan dışı yoğunlukta bir korku duyduğunda bunun kökeninin o durumla bağlantılı bir yaşantıda yattığını belirtmişlerdir.
Bebeğin annenin varlığını rahatlayıp teskin olmakla, yokluğunu ise huzursuzlukla bağlantılı olduğunu öğrendiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla bağlantılı öğrenme gibi basit bir işlemle bebek annesinin yokluğunu huzursuzlukla ilişkilendirir ve bu yüzden ona ulaşamadığında korkar.
Freud'un 1926'da Çocuğun annenin yokluğundan korkmasının nedenini anne olmadığı zaman fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmayacağını ve bunun tehlikeli "miktarda uyaran" birikimine yol açtığını ve bunlar Eğer "boşaltılmazsa travmatik bir durum" oluşabileceğini öğrenmiş olmasıyla açıkladığı hipotezdir. Buna ek olarak çocuk kendi başına bırakıldığında bu birikimi atamadığını anladığı için aslında korkmaya başladığı tehlike durumu algılanan hatırlanan ve beklenen Bir çaresizlik durumudur.
Çocuksu kaygı gerçekçi kaygıyla çok az bir bağlantı taşır fakat yetişkinlerin nevrotik kaygısıyla yakından ilişkilidir. Eksik sevgi nesnesini dışsal bir nesne ya da durumla yer değiştirir.