Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

B. A. Boryan'ın Gözüyle Türk - Ermeni Çatışması

Mehmet Perinçek

B. A. Boryan'ın Gözüyle Türk - Ermeni Çatışması Sözleri ve Alıntıları

B. A. Boryan'ın Gözüyle Türk - Ermeni Çatışması sözleri ve alıntılarını, B. A. Boryan'ın Gözüyle Türk - Ermeni Çatışması kitap alıntılarını, B. A. Boryan'ın Gözüyle Türk - Ermeni Çatışması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Taşnakların Ermeni kitlelerini harekete geçirerek izlediği düşmanla işbirliği politikası ve Müslüman nüfusa karşı giriştiği katliamlar ve yağmalar, Türkiye’nin haklı savaşını ve meşru müdafaasını açıklamaya yetmektedir. Boryan, Türklerin Taşnakları sevmemesinin gayet doğal olduğunu vurgular.
Ermeniler, tarihleri boyunca istisna oluşturan kısa dönemler dışında egemen bir devlete sahip olamamış, hep başka devletlerin hükümranlığı altında yaşamışlardır. Batı’nın, bir devlet geleneği olmayan Ermenileri kullanma hevesi, Haçlı Seferleri’ne kadar uzanır. Avrupa’nın Katolik devletleri, Müslüman Doğu’ya karşı Ermenileri bir alet olarak kullanmaya bakmışlardır. Ermeniler ise Batı’nın bu eğilimini, ayrı bir devlet kurma imkânı olarak görmüşlerdir.
Reklam
Uluslararası “Öğütlerin” İlk Provası: Sasun Ayaklanması
İşte bu öğütlerin ilk provası Sasun’da yapılır. Karibi, Sasun olaylarını anlatırken özellikle şu noktalara dikkat çeker: İran üzerinden Ermeni grupları birlikler halinde Türkiye’ye girmeye başlar ve Müslüman sivil halka akla gelecek her tecavüz uygulanır. Ardından 1894 Ağustos’unda kanlı Sasun olayları patlak verir. Ermenilerle Kürtler arasında başlayan karşılıklı kırım, Osmanlı ordularının müdahalesiyle bastırılır. Bu boğazlaşma, Boyatijyan ve Damalyan gibi Ermeni liderlerin propagandasıyla kışkırtılmıştır. O döneme kadar Ermeniler ve Kürtler, o bölgede “toprağın ve suyun kardeşleri” gibi barış içinde yaşamışlardır. Ermeniler, bölgede Kürtler gibi her zaman açık bir şekilde silah taşıyabilmişlerdir. Ancak Ermeni çetelerinin iki yıllık çalışması sonucunda bu barış bozulmuş, bölge halkı iki düşman kampa bölünmüştür. Bu durum, yabancı devletlerin Türkiye’nin içişlerine karışması için bahane olmuştur
“İstanbul’un 1453 yılında II. Mehmet tarafından fethi, Ermenilere yönelik hiçbir zulme yol açmamıştır ve genel olarak onlar açısından hiçbir olumsuz sonuç doğurmamıştır. Tam tersine, tarihsel kaynaklar, Mehmet’in Ermenileri sevdiğini ve Ermeni milletini devlet için yararlı bir öğe olarak gördüğünü, tebaasına insancıl yaklaştığını, tecrübelerine ve mali işlerdeki bilgilerine saygı duyarak Ermeni zanaatkâr ve tüccarlarını İstanbul’a davet ettiğini yazmaktadır.
Peki ne olmuştur da, özellikle Berlin Konferansı’yla birlikte Ermeni meselesi alevlendirilmiş ve uluslararası bir mesele haline gelmiştir, getirilmiştir? 1877-78 Rus-Türk Savaşı’na kadar millî-ayrılıkçı bir harekette bulunmayan Ermeniler,nasıl olmuştur da kısa bir sürede “bağımsız Ermenistan” noktasına gelmişlerdir, getirilmişlerdir?
Rus diplomasisi, işgalci amaçlarla Türkiye’ye karşı silah olarak kullanma imkânları açısından, Türkiye’de yaşayan halklar arasındaki ilişkileri ilgi alanı içinde görmüştür.
Reklam
Boryan, İstanbul’un Türkler tarafından fethinin İslamın Hıristiyanlık üzerinde kültürel bir üstünlük sağlamasına yol açtığını ifade eder.
Ermeni tarihi üzerine birçok önemli eser vermiş olan Prof. Leo, Ermeni millî hareketinin, Türkiye Ermenilerine Transkafkasya’dan sokulduğunu veya büyük devletler tarafından dayatıldığını, yoksa nesnel şartların ürünü olmadığını belirtir.
Ermeni meselesinde dönüm noktası, 1878 yılındaki Berlin Konferansı ve Antlaşması’dır. Bu konferanstan sonra Ermeni meselesi, büyük devletlerin diplomasisinde Türkiye’ye karşı baskı aracına dönüşmüştür. Artık mesele, Osmanlı’nın iç meselesi olmaktan çıkmış, uluslararası bir mesele haline gelmiştir. Antlaşma’nın 61. Maddesi, bunun hukuki boyutunu içerir. Özellikle “Ermenilerin yerleşik bulundukları bütün bölgelerde reform talep edilmesi”, Ermenilerin Türkiye’nin dört bir yanına dağıldıkları göz önünde bulundurulduğunda, Antlaşma’yı imzalayan devletlerin Türkiye’nin bütünü üzerinde hâkimiyet kurma çabasıyla açıklanabilir.
Taşnakların Etnik Temizlik ve Toprak Politikası
Taşnak Ermenistanı’nın varlık nedenlerinden biri, hükümetin izlediği etnik temizlik politikasıdır. Taşnaklar, bölgedeki Müslüman halklara ve Gürcülere karşı büyük bir nefret beslemişlerdir. Tarihi ve coğrafi-etnografik haritayı önlerine seren Taşnaklar, herhangi bir “pürüzle” karşılaştıklarında, yani etnik dağılım, kuracakları devletin haritasına denk düşmediği zaman, “makrel, srbel”, (Ermenice bölgeyi temizleme), başka millet ve din mensuplarını “kaytsel” (Ermenice küle çevirme, yok etme) programını uygulamışlardır. Bu terimler, Ermeni devlet edebiyatına girmiştir.
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.