Geçmiş kurtulmamız gereken bir pranga. İnsanı ezen bir külfet. Geçmişim olmasaydı, hiçkimse olabilseydim, sıfır noktasından başlayıp orada ebediyen kalabilseydim. Tüy gibi hafif. Aile yok, anı yok, hiçbir bok püsür yok.”
Hani çocuk ağlar uykusunda sebebini bilmeden
Şefkate muhtaç ve yapayalnız yüreğinin kuytusunda,
İşte öyle çekiyorum özlemini,
İşte öyle sırlıyorum ismini...
“Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa ‘kuru kalabilenler’ ve ‘sağanaktan’ nasibini alanlar var.”