Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yeni Dünya Düzeni

Başyücelik Devleti

Salih Mirzabeyoğlu

Başyücelik Devleti Gönderileri

Başyücelik Devleti kitaplarını, Başyücelik Devleti sözleri ve alıntılarını, Başyücelik Devleti yazarlarını, Başyücelik Devleti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
264 syf.
·
Puan vermedi
Başyücelik devleti ilk, Necip Fazıl’ın ideolocya örgüsünde konu edinmektedir. Bu devlet tasarısı, müellifin de tabiriyle etrafında işlenen konulardan dolayı gaipte kalmış, o ise müstakil olarak işleyerek bizlere mümeyyiz kılmıştır. Bu kitap şu açıdan önemlidir ki, cumhuriyetten sonra devlet felsefesine dair ilk kitap olabilir. Bir ütopya olarak değerlendirilebilecek olsa bile realiteye geçmesi murad edinilen ve mümkün olan bir tasarı. Bu devlet tasarısı ne kadar diğer yöntemlere benzese de hiç birisi gibi aynı değil ve ilhamını Hulefai Raşidin asrından aldığı bariz. İslami mikyaslarla kurulmuş bir devlet ve konjektüre göre bir değerlendirmeden geçtiğinde tatbik edilemez olmadığı görülecektir. Bu kitapta ilk genel devlet tanımlarından başlayarak ‘antitezi’ diyebileceğimiz güncel devlet ve dünya düzenini ele alıp eleştiriyor ve en nihayetinde kendi tezini ortaya koyuyor. Her şeriat kaygısı olan müslümanın okuması gereken bir eser
Başyücelik Devleti
Başyücelik DevletiSalih Mirzabeyoğlu · İBDA Yayınları · 200470 okunma
İslam Birliği
"Tek İslâm devleti" meselesini işaretlememizden dolayı, birtakım uyduruk kafalar, ortada bir teki bile yokken, içinde bulunduğumuz mücadele şartlarını saptırmak için "İslâm birliği kurmalıyız" zekâîliğini ortaya atmasınlar... İslâm birliği, İslâm devletinden sonraki iştir; uyduruk İslâm Konferansı cinsinden cansız teşkilatların fonksiyonu ne ise, görünür şartlardaki her türlü İslâm birliği de o olur...
Reklam
Herkesin fikrini hür olarak ifade edeceği, ama" diye başlayan ve "fikir" ve "eylem"i ayrı kıstaslara vuran izâh da gülünçtür... Tolstoy, "Kroyçer Sonat" isimli eserinde, kültür emperyalizmine misâl, insana çeşitli ahlâksızlıkları telkin eden ve onun şuuraltına kötülük tohumları eken -sansürsüz- musikiye müsaade edilirken, ondan etkilenip de ahlâksızlık ve kötülük yapanlara karşı tedbir alınması ve ceza uygulanması arasındaki tezada dikkat çeker... Bu husus, maruf anlamıyla demokrasinin, İslâmî bir rejim anlayışıyla hiçbir alâkasının olmadığını da gösterir
Demokrasinin ünlü meselesinin üzerinde durduk: "Hürriyeti yok etme hürriyeti olur mu?"... "Evet" cevabının verildiği yerde, demokrasinin gerçek anlamı yürürlüktedir; demokrasi, ahâlinin iradesiyle, demokrasiyi iptâl edebilir... Ahâlinin irâdesine rağmen belirli güç odaklarının buna mâni olması, adı demokrasi de olsa, onun daha baştan demokrasi olmadığının ispatıdır... Demokrasinin şu veya bu şekilde kendini savunmaya dair geliştirdiği bütün tedbirler, neticede hürriyetlerin zedelenmesi ve birilerinin ahâliye rağmen kendi iradelerini üstün kılmasıdır; bunun yanında, "onları sistem içinde eritiriz" veya "onlara bu şansı verirsek rejimi yıkarlar" hesabı içinde birtakım hileli tavırlarla birilerinin birileri hakkında tayin edici mevkide bulunmaları, hem demokrasinin ve hem de eşitliğin palavradan ibaret olduğunu gösterici bir delildir... Cevap "hayır" olduğu zaman ise, zaten ortada ne demokrasi ve ne de hürriyet sözkonusudur.
Sayfa 162
Hürriyet bir gaye değil, vasıtadır ve gaye bir tarafa bırakılıp vasıta gayeleştirilemez.
Aynı çerçevede, bir içtimai sistemin, iktidarın kimin adına "kullanıldığına-hükmedildiğine" ilişkin açıklaması "hakikat"in ifâdesi değil ise, iktidarın kullanılışına "meşruluk-haklılık" verenin ne olduğu da izâh edilemez. Ve, iktidarın kaynağını "mutlak" olarak izâh etmemiş olanların, iktidarı kullanmalarının haklılık sebebi de yoktur. Hangi rejimde olursa olsun, insan iradesinin insan üzerindeki hâkimiyetini gösterici bu durumun kabulü, neticede, insanın insan arkasındaki kuyrukçuluğudur
Reklam
bu meselenin bugünkü görüntüsünü anlamak için, her yeri kana boğan Batı'nın İslâmî eylemleri "terör, vahşet" olarak niteleyerek cihad ruhunu törpüleme çabasına memnuniyetle katılan davar sürüsüne bakmak yeter. İslâm ve İslâm dışı çevrelerin "demokrasinin ciciliği, birarada yaşama" tekerlemesiyle mevcut lâik kukla rejimin yaşamasına bilerek veya bilmeyerek âlet olması da, Batı fikir ve yaşayışının bizim ülkemizde tecelli eden görüntüsüdür
İnsan toplulukları için nizam bir ihtiyaç ve zaruret olduğuna göre, nizâm da şöyle veya böyle olabileceğine göre, ve çok nizâm teklifi içinde sadece bir tanesi hayata geçebileceğine göre, mevcut olanla teklif edilenler veya teklif edilenlerin birbirleriyle olan tezat durumları, savaşın yeşermek için mevsimini bekleyen tohumlarıdır; bu durumda "barış" çağrılarının, barışta kendi nizamının korunduğunu görmekten, "güç yetmemeye", riskten kaçınmaya, korkusunu perdelemeye ve gevşekliğe kadar bir yığın hile ifade eder yanı vardır...
Netice şudur: Batı'nın demokrasiyi dayatması, herkesin eşit olarak haklardan istifade edeceği bir dünya bütünlüğü için değil, George Orwell'in ünlü eseri "Domuzlar Diktatoryası"nda geçtiği gibi, "hepimiz eşitiz ama, bazılarımız biraz daha eşit" anlayışı çerçevesinde bir düzene boyun eğdirme zorbalığıdır.
319 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.