-Alıntı-
"Hatta henüz icat edilmemiş silahlarda insanoğlunun içindeydi. Yani, insan bir savaş alanıydı. Ceket, gömlek, pantolon yada etek giymiş, kravat takmış, tıraş olmuş kokular sürmüş bir savaş alanı.
Öpen, okşayan, konuşan, susan, çiçekler alıp çiçekler veren bir savaş alanı...
Peki, bir barış bahçesi olamaz mıydı insan?
Şöyle , güllerin kuş cıvıltılarına, kuş cıvıltılarının güllere karıştığı, mutlu yüzlerle dolu rengarenk bir barış bahçesi?"
-
Alıntıda belirttiği soruyu tekrar soruyorum. Olamaz mı? Yani insanoğlu çevresine zarar vermeden, ufak tefek basit gördügü şeylere dikkat ederek yaşayamaz mı? Sanırım hala bu soruların cevabı olumlu olacak düzeyde değil malesef...
Kitapda bir gürgen dalının gözünden acılı bir hikaye anlatılıyor bize. Yer yer gürgen ağacının hayalleriyle süslenen, çoğu zaman insanları, insanlığın acı yönlerini, acımasızlığını ve artık buna alışılmışlığı, bitmek bilmeyen bir ümidi inancı anlatan bir hikaye...
Ben bir gürgen dalıyım ayrıca yazarın okuduğum ilk kitabı ve hem konu olsun hemde yazma tarzı olsun çok beğendim. Kuçük büyük demeden herkesin okuyabileceği günümüz insanlığına ışık tutan bir kitap. Kim bilir belkide okuyup farkındaliğı artanlar olur.