Saat kaç?"
"Sabahın ikisi."
"Bir kaç saate kadar kalkmayacak mıyız?"
"Evet ama uyumam gereken zamanlarda bir türlü beceremem bunu. Zihnimi susturamıyorum galiba."
"Neden anlamıyorsun?" Bana bakan gözlerinde öyle bir acı ve yıkım var ki nefesim kesilecek gibi oluyor.
Ellerim titremeye başlıyor. "Neyi anlamı..."
"Seni seviyorum."
O anda kırılıyor sanki vücudu.
Sesi. Omurgası. Dizleri. Yüzü.
Kırılıyor.
Masasına tutunmak zorunda kalıyor, gözlerime bakamıyor. "Sana aşığım," diyor yumuşak ama çatallı bir sesle. "Sana aşığım ve bu yetmiyor. Yeterli sandım ama yanılmışım. Senin için savaşabilirim sandım, ama yanılmışım.
Hiçbir silah, kılıç, ordu ya da kral, cümlelerden daha güçlü olamaz. Kılıçlar seni kesip öldürür ama kelimeler iliğine kadar saplanıp kalır ve seni yaşayan bir cesede çevirir, o saplandıkları yerde kanatır da kanatır.