“Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim” diye başlıyor Benim Hüzünlü Orospularım. Sinir bozucu bir kitap. Aynı derecede de güçlü, unutulup gidecek bir hikâye değil. Aşk hikayesi diyenlere çemkirebilirim. 90 yaşındaki bir kişi 14 yaşındaki bir çocuğa aşık olmasın arkadaş. Sevmenin yolu sadece aşktan mı geçiyor? Yoo. Sen yine sev. Bağlan. Boşa geçmiş ömrünün son deminde kalbini kocaman aç. Ama buna aşk deme. Marquez’in bize bunu aşk diye sunduğunu da düşünmüyorum zaten. Adamla hiçbir empati kuramıyoruz. Delgadina -adı bile kendine ait değil- bir eşya gibi sessiz, kimliksiz bütün kitap boyunca. Aşk da, sevgi de öyle uzanıp yatmakla doğmuyor. Böyle hastalıklı, kusurlu sevme biçimleri edebiyatta da, sinemada da, gerçek ilişkilerde de gereğinden uzun süre prim yaptı. Artık yeter. Sevmeyi ve bağlanmayı zayıflık sayan ya da ondan korkan bu ihtiyarın tutkusu da kendisi kadar hastalıklı, kusurlu. Onu romantikleştiremem. Marquez de romantikleştirmiyor. Yaşlılık hâli, göçüp gitmeye az kalması her şeyi mübah hâle getirmiyor. Ahlak bir zaman sorunu da değildir bence. Velev ki o dışardan dayatılan kurallara, tabulara, kabüllere bağlı işliyor olmasın, içten gelsin.
Sinir bozucu bir Marquez kitabı okuyayım dersen, yavaş yavaş oku. Zira hızlı akıyor. Öylesi geriye hiçbir şey kalmaz.
90 yaşında küçüklüğünden beri zampara olan evlenmemiş,hiç aşık olmamış bir adamın 90.yaş günü için kendine bakire bir kız ısmarlamasıyla başlıyor.14 yaşındaki kız uyurken yanına kıvrılıyor ama sadece izliyor bir şey yapmıyor .Bu böyle uzun süre gidiyor .Bir odaya gelip bir kuzun yüzüne basıp gitmek değil olay çok daha derim çok daha anlamlı .Kendini ,hayatını çevresini ,bakış açısını aşka olan tutumunu değerlendiriyor sürekli .Sadece yatakta çıplak yatan bir kız ona hayat enerjisi veriyor .Çok güzel olmasından falan değil adam kızı uyanıkken değil uyurken ,konuşurken değil susarken seviyor istiyor .Ve buna aşk diyor .
Bence bu tamamen psikolojik .90 yaşındaki bir insanın yaşayamayıp yaşamak istedikleri bilinçaltında saklı ve böyle bir vasıtayla ortaya çıkıyor .Her ne kadar durum olay ahlakdışı görünse de hayat bu neyin nerede anlamlı kılınacağını bilemeyiz .Bireysellikten yola çıkılırsa 90 yaşındaki bir insana hayat veren bir hikaye denilebilir .
"Göğsümde bir sıkıntı hissettim. "Ömrümde hiç âşık olmadım." dedim.Hemen karşılığını verdi:"Ben oldum." Sonra da işini yarıda kesmeden sözünü tamamladı: "Yirmi iki yıl sizin için gözyaşı döktüm.