Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Bir Ceza Avukatının Anıları
Faruk EremBir Ceza Avukatının Anıları Yorumları ve İncelemeleri
Bir Ceza Avukatının Anıları yorumları ve incelemelerini, Bir Ceza Avukatının Anıları kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Bir Ceza Avukatının Anıları puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kısa fakat gerçek bir eser...
Avukat Faruk Erem, hukuk öğrencilerine, özellikle ceza hukuku alanında çalışmayı düşünenlere ve çalışanlara ışık olacak mahiyette bir eser kaleme almış. Elbette bu kitabı sevebilmek için hukuk ile ilgilenmek gerekmiyor. Suç işleyen bir insanın bu suçu niçin işlediğini merak edenler, kriminolojiyle ilgilenenler de bu kitabı pekala sevebilir.
Kitap pek çok kısa fakat yaşanmış, gerçek, hayat hikayelerinden oluşuyor.Bunlardan birisi; Birbiriyle kan davalısı iki farklı aileye mensup iki gencin, dost olarak birlikte büyüdükten sonra bir gün ailelerinin azmettirmesiyle birbirlerini vurmaları... Bu ve benzeri pek çok gerçek hikayeyi içinde barındıran bir kitap.
Suçlu birinden nefret etmeden, onu kınamadan, dışlamadan önce gerçeği bir de onun ağzından dinlemek istiyorsanız Avukat Faruk Erem sizlere çok güzel bir fırsat sunuyor....
Not: kitap oldukça ince. Bir günde rahatlıkla bitirebilirsiniz. Fakat içindeki bazı hikayeler o kadar çarpıcı ki, hikayeyi bitirdikten sonra ara verip üzerine düşünme ihtiyacı duyulabilir, en azından bende durum böyleydi :)
Hukukçuların must read kitaplarından. Dürüst olmak gerekirse çok etkilenemedim. Olaylar çok detaysız yazılmıştı. Bazen bir cümlede olay yerini betimlerken hemen diğer cümlesinde bütün olayı anlatmış oluyordu. Olaylarla ilgili daha çok detay okumak isterdim. Belki birkaç yıl sonra bu kitabı okuduğumda daha farklı hissederim.
95 syf.
9/10 puan verdi
“Eğer okuduğumuz kitap bizi, kafamızın ortasına inen bir yumruk gibi sarsmıyorsa niye boşuna okuyalım ki?”
Doğru söylemiş Kafka. Kitap dediğin, insanın kafasına indirilmiş bir darbe hissiyatı vermeli. İşte bu kitap da öyle, kafama inmiş bir yumruk hissiyatı yarattı bende. Apansız yediği yumruğun etkisiyle darmaduman olan boksörün sendeleyip de ringin orta yerine kapaklanması, kapaklandığı yerden de uzun müddet kalkamaması gibi ben de zihnen epey vakittir kendime gelemiyorum, karnımda sanki bir sancı…
Ceza avukatlığı yapmış Faruk Erem. Meslek hayatı boyunca yaşadığı birtakım anıları, kendisini derinden sarsan olayları, durumları kaleme almış bu kitapta. Her biri sanki birer Sabahattin Ali öyküsü. Kimisi varlığından dahi haberdar olunulmayan Anadolu köylerindeki insanların, kimisi şehir hayatında her gün yanımızdan geçip giden onlarca yüzlerce insanın hazin yaşam öyküsü. Meğer hiç tahmin bile edemeyeceğimiz kimselerin de bizleri derinden etkileyecek ne yaşantıları varmış.
Kimisi bir cinayete kurban gider, kimisi en sevdiğini toprağa verir. Kimisi kan davası, toplum baskısı yüzünden cinayet işler, kimisi bam teline basıldığı için. Kitaptaki bazı olaylar bana yer yer Yaşar Kemal'in şu sözünü hatırlattı: “İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.”
Bir tek "karma"nın üstün değerine inanıyorum. "İnsanlık ve hukuk karması". Ancak bu inançla tembel, katı ve zalim bir topluma karşı insanı koruyabiliriz...
Çok kısa ama müthiş bir eserdi. Her bir olayın yaşanmışlığı ve ayrıca çarpıcılığıyla sürükleyiciydi. Bitmesin istedim bazen de katlanamadım bazı olaylara. Bu kadar da olmaz diyorsunuz ama hayat bu, belki daha fazlası. Adli alanda çalışmak pislik içinde olmaktır demişti tanıdığım bir hakim. Hak veriyorum şimdi daha çok. Ancak bu pislik toplumun gerçeği değil mi? Görmek istemediğimiz üstünü örttüğümüz gerçeklik! Uzun uzun duvarı seyretmek isteyenlere tavsiye edilir...
Mesleğin birikimi ve anıların kaleme döktüğü kitabında, alıntılarını yaptığım yazılardaki eleştrileri net. Belli bir kısımdan sonra ise karşılaştığı kişiler ve olayları sadece anı bağlamında kaleme dökmesi ilk sayfalardaki tadın önüne geçiyor malesef. İlgisi olan için okunması hem düşündürücü hem de keyif verici.
Kitabı bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce okumuştum, ikinci kez okuyorum. Belki biraz fakültenin getirisi, belki ikinci okuyuşun etkisi olsa gerek benim için daha etkileyici oldu bu ikinci okuma. Eğer adaletin içinde bir yerlerde rol alıyorsanız, nasıl olur da adaleti doğru şekilde uygulamaya önayak olabilirsiniz bilinmez. Hatalar bazen kaçınılmaz, telafi edilemez. Bu kişisel bir hata değil de, devletin mahkemelerinin, hukukun, adaletin hatası olduğundaysa; maalesef durum değişmez. Okurken dahi bu haksızlıklara göz yummak zor geliyor insana. Ceza avukatı olmanın, ceza davalarında yer almanın zorluğu ve omuzlara yüklediği sorumluluğu gözler önüne seriyor. Yargılamanın zorluğunu ve kanunun herkes için söylediği bir hukuk olmadığını gösteriyor. İnsanda suça, mahkuma, mağdura bakış açısını değiştiriyor aslına bakarsak. Kitap anı, günlük türüne de dahil edilebilir; bahsedilen olayların yaşandığı dönemde Türk hukukunda idam cezasının varlığını koruması ve bunun adil ya da adil olanın tam tersi sonuçlar verebileceğini açıklıyor. "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar." diyerek başlıyor yazar kitaba, ve ilerleyen sayfalarda kısmen de olsa sözün doğruluğunu gözlemleyebiliyoruz. Ceza hukuku alanında bilgi sahibi olmak isteyen, suçlunun topluma kazandırılması çalışmalarını eleştiren, idam cezasını destekleyen, her suçluya karşı önyargılar taşıyan, yargıyı, mahkemeleri sabit bir kalıba sokan kişilerin farklı bakış açıları kazanmaları için okumaları gerektiğini düşündüğüm kitap. Ayrıca iyi ki okudum diye düşündüğüm, kitaplığımın gözdesi kitaplardan.
Özel hukukun aksine kamu hukukunun bir alt dalı olan ceza hukukunun yaptırımlarının hürriyeti bağlayıcı nitelik taşıması sebebiyle ceza yargılamasının herhangi bir tarafı olmak güçtür. Hâkim vereceği cezayı enine boyuna düşünmeli, vicdanına danışmalı ve eğer gerçekten cezai yaptırım uygulanması gerekiyorsa somut durum için en uygun olacak cezayı
Bir Ceza Avukatının Anıları
İsminde konusu açık aslında. Gizi Faruk Erem'in etkileyici anılarında. Faruk Erem, ülkemizin sayılı ceza hukukçularındandır. Kitabı, fakültede bir hocamın tavsiyesi üzerine aldım. Anıları art arda sıralamış yazar. Aslında kendisi bir edebiyatçı olmadığı için edebi bir performans beklemek makul bir hareket olmaz zaten. Başlık konmuş ve birinci tekil şahıs üzerinden olay anlatılmış. Etkilendim açıkçası. Her hukukçunun kitaplığında bulunması gerektiğini düşünüyorum. Etkileyiciliğini nereden aldığını sorarsanız, avukat, esasında suçlu olan müvekkillerinin insani tarafını da görmüş. Onları genel anlamda insanların yaptığı gibi bir suçlu olarak tamamen çemberin dışına itmemiş, onları anlamaya çalışmış, yargılamadan önce dinlemiş. Eser henüz ülkemizde idam cezasının da mevcut olduğu bir dönemde kaleme alınmış. İdam cezası alan insanların psikolojisi çok güzel ifade edilmiş. Bu bakımdan 'Bir İdam Mahkumunun Son Günü"nü anımsattı bana...
Bu kitapta bir sürü hikaye var hepsi yaşanmış hikayelerden oluşuyor. Bazısı çok tanıdık herkese bazısı içler acısı, bazısı da insanın vicdanında izler bırakan cinsten... Kitapta geçen sözler bazen o kadar vaktinde geldi ki önüme tam o anda düşüncelerime tercüman olan cümle bu dedim. Enkazların arasından çıktıktan bir süre sonra üzerimdeki şoku bir nebze olsun attığım anda aklımdan geçenleri tercüme eden bir cümle de 17. Sayfada geçen "Adalet çözemeyeceği düğümü atmamalıdır" cümlesi idi. Zamanında atılmış ve asla çözülemeyecek olan binlerce düğüm var, adalet terazisini sarsan binlerce düğüm,vicdanlara atılmış düğümler de dahil. Bu kitap okunması gereken bir kitap.
95 syf.
8/10 puan verdi
İnsana kendisini ve düşüncelerini sorgulatan ayrıca önyargılar konusunda fayda görülebilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum . Genel anlamda beğendim sadece bazı anıların çok kısa ve üstünkörü anlatılması hoşuma gitmedi .