Harika bir direniş, serzeniş, muhteşem bir başkaldırı örneği... Acımasız hapishane koşulları, insafsızca verilmiş kürek cezaları, ölüme gün sayan idam mahkumları... Hepsi Hugo'nun harika anlatımı, akıcı üslubuyla hayat bulmuş
Kitapta idam cezasına çarptırılan bir mahkumun idamına kadar geçen süreyi (6 hafta) kendi ağzından, çarpıcı bir şekilde okuyoruz. İnfazların adeta bir halk şölenine dönüşmesi, çoluk çocuk herkesin idam anını deyim yerindeyse çoşku ve heyecan içinde beklemesi, mahkumun geride kalan gözü yaşlı ailesi kitapta etkileyici bir şekilde anlatılan konulardan.
Dikkatimi çeken yer ise mahkumun işlediği suçun söylenmemesi. Bunun sebebi ise suçun ne olduğu değil, cezanın üzerinde durulması gerektiği.
Kitabı okurken aklıma Şükrü Erbaş' ın "Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür? Bilmek bütün acıların anasıdır." dizesi geldi. Ölüm nasıl beklenir?