Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış 'tan
Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış 'tan
İstanbul 'u sevmezse gönül, aşkı ne anlar
Düşsün suya yer yer, erisin eski zamanlar
Sarsın bizi akşamda, şarap rengi dumanlar
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış 'tan
Efendimiz ay parlayarak, sen gülerekten
Gündüz koya sen gel, gece kalsın aya elbet
Hiç çıkmıyor ne kürekten, ne yürekten
Emret güzelim, istediğin şarkıyı emret
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış 'tan
YAHYA KEMAL BEYATLI
BESTE
MÜNİR NURETTİN SELÇUK
Çepçevre bahar içinde bir yer gördük
Ferhad ile Şirin 'i beraber gördük
Baktık geceden fecre kadar ellerde
Yıldızlara yükselen kadehler gördük
Eslaf kapıldıkça güzelden güzele
Fer vermiş o neşve ' yle gazelden gazele
Sönmez seher_ i haşre kadar şi'r_ i kadim
Bir meşaledir devredilir elden ele
BESTE MÜNİR NURETTİN SELÇUK
Martılar ah eder, çırparlar kanat
Deryalar açılır, açılır kat kat
Gayrı beklemeye kalmadı takat
Görünsün karşıdan İstanbul şehri
Kanatları gümüş yavru bir kuş
Gemimizin direğine konmuş
Karayel düşürme o yavru kuşu
Rüzgarlara dayanamaz uçuşu
Gaspar Cassado 14 Şubat 1949’da Cumhuriyet gazetesine verdiği bir beyanatta: “Bu ses başka nir alemden geliyor. Teknik bakımdan bu kadar geniş nefesli sanatkara çok az rastlanır. Bir nefeste bu kadar uzun söyleyebilen bir ses hiç işitmemiştim. Tam nefes alacağını zannediyorum, yine devam ediyor, artık ciğerlerinin boşaldığını zannediyorum, yine devam ediyor ve yine devam ediyor…”