Turgut'ça...
Ekmek,su,giyecek,içecek,vatan,aşk derken unuttuk kuralı, kıbleyi. Allah, lutfediyor da,unutmuyor beni.
Sıkıştıkça el açıp diz çökmeyi, bir de eğilip yere yüz sürmeyi sana ulaşmak sananlardan değilim, Tanrı'm. Olamadım, ne yapayım?
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım.
Ey bunalmış zaman. Çiçeksiz kapı.
Ey iğde kokulu ana rahmi
Sen açtın can evimi sen kapadın
Kalbimde kaderinin mührü
Ağzım gökyüzü
Gittim ve geldim, söyledim ve sustum
"Dünya bir gölgelikmiş"
Doğan ve batan günden öğrendim.
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rasladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda.
Kirpiklerinden dudaklarına, uzak ıssız yollar düşüyordu. Bunu çok erken biliyordum ben. Sevgisiz kadınlardan, soğumuş erkeklerden, evler ölüsü çocuklardan biliyordum. Gülümseyen bir acıyla tutundum soluğuna.
Ey gönül haresi keder, insan kendinden ne kadar uzağa gider.