Lucien'in çocukluktan yetişkinliğe uzanan öyküsü. Babasının yönetici olmasıyla ilgili telkinleri, cinsel kimliği ile ilgili kargaşa yaratacak ebeveyn davranışları, kimliğini ararken yaşadığı içsel karmaşalar oldukça iyi yansıtılmış.
Lucien, orta sınıf taşralı bir aileye mensup hayatı sorgulayan, kendini çözmek için Freud bile okuyan bir genç. Arayışları çerçevesinde zamanla varlığından bile kuşku duymaya başlıyor. Felsefe hocasıyla yaptığı sohbette hocası kendisine, Descartes'e atıfta bulunarak "varlığından kuşku duyuyorsan varsın diyor." Lucien ise "var olup olmamak felsefi bir teoreme dayandırılamaz bu bir eyleme dayandırılmalı" minvalinde bir söz söyleyerek hayatına son vermek bile istiyor. Başka bir karakterin Lucien'in durumunu tanımlamak için kullandığı "karmaşa" sözü, kanımca, okurun elle tutabileceği kadar yoğun.
Satrte, antisemitizm üzerinden bir anlam bulma çabasına giren karakter ile "Var oluş özden önce gelir" felsefesini kurgu metin aracılığı ile anlatmış. Ailenin çocuğa biçtiği misyonların, bunun varoluşuna dayatılmasının onun yetişkinlik hayatını nasıl etkilediği üzerine akılımda sorgulamalar, yankılar bıraktı.
Dil, anlatım biraz zorlasa da varoluşa dair kısa ama etkili bir öykü. Avrupa'nın felsefe konusunda birikimlerini, Sartre'ın büyüklüğünü hissettiğim bir kitap oldu. İnsan keşke Fransızca bilseydim de şu kitabı aslından okuyabilseydim diyor.