Bozkır İmparatorluğu kitaplarını, Bozkır İmparatorluğu sözleri ve alıntılarını, Bozkır İmparatorluğu yazarlarını, Bozkır İmparatorluğu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı hânedânının karanlık menşei hakkında yakıcı hakaretlerde bulunmasına rağmen Timur, İslâm'ın Avrupa'daki kalesi durumunda bulunan Osmanlı İmparatorluğunu ve Sultanın muzaffer bir şekilde yürüttüğü mukaddes savaşları takdirle anıyordu. Böylece rakibini küçümsemekten kesinlikle kaçınmış oluyordu. Buna rağmen, Rûm ülkesinin bu Sultanı karşısında Türk ırkının gerçek ve meşru tek hükümdarı olarak kendisini gördüğünü ortaya koyuyordu. Ve iki imparatorluğun büyüklüğünü mukayese ettikten sonra mektubuna açık bir tehditle son veriyordu: "Senin gibi küçük bir hükümdar bizimle boy ölçüşebilir mi?" Bâyezid, meydan okumanın altında kalmamıştı; "Sizi Tebriz ve Sultaniye'ye kadar kovalayacağız!"
Saray'daki başkentinde şimdi çağının en büyük hükümdarlarından biri olarak görünüyordu. Çengizoğlu atalarının töresine bağlanarak büyük Moğol akınlarına başlamış, Hristiyan Rusya'yı istila etmiş, 26 Ağustos 1382'de Moskova'yı yakmış ve bir asır daha Moskova prensliğini Moğol boyunduruğu altına sokmuştu. Kudretinin zirvesine eriştiğinden artık başı dönmeye başlamıştı. Geçmişi olmayan ve meşru bir asalet unvanı bulunmayan Timur denen sonradan ortaya çıkmış Türk, en sahih Çengizoğlu meşruluğunu temsil eden kendisi karşısında kimdi? Üstelik Çengizoğlu olarak sahip olduğu haklar kuzeybatıdaki bütün göçebe topluluklarına, bozkırın muazzam insan depolarına dayanıyordu. Kuzeyin bütün göçebelerine hükmeden kendisi için Türkistan ve İran'ın kralı Timur ancak basit bir Tacik olabilirdi. Enerjik, faal ve sağlam yapılı, Moğollar arasında adaleti ile tanınmış olan bu Han, kendisini "oğlum" diye çağıran bu sonradan ortaya çıkmış Türk'ten bıkmıştı. Yükselmesini ona borçlu olduğunu unutmakla hiç şüphesiz hatâ ediyordu. Bilhassa Timur'un temsil ettiği dehşet verici kudreti değerlendirememiş olmaktan dolayı hatalıydı.
Asya tarihi boyunca iki türlü hâkimiyet söz konusu olmuştur: Uzun vadede silahtan daha etkili olan eritici (asimilatör) hareketleriyle göçebeler üzerinde yavaş yavaş hâkim olan çevredeki yerleşik medeniyetlerin (Çin, Hint, İran vs.) hâkimiyeti ve kıtanın merkezinde aç olduğu için kendisini kabul ettiren göçebelerin vahşi kuvveti, aç gezen kurdun herhangi bir şekilde, herhangi bir zaman ehlî hayvanlara galebe çalması. Fakat Timur'un Mâveraünnehir'deki imparatorluğu kesin şekilde bu iki tarife de uymuyordu. Buna rağmen birkaç yıl boyunca eski dünyayı altüst edebilmişse bu, "Demir Adam" demek olan adının hatırlattığı gibi, Timur'un eşsiz şahsiyetinden ileri gelmektedir.
Uzun boyu, iri kafası, esmer teni ile daima dünya yüzünde koşturup duran bu topal, daima kılıç kullanan elinden sakat bu adam, "yayı kulağına kadar geren" bu okçunun oku bir zamanlar Çengiz Han gibi hedefini asla şaşmazdı.
Onun Moğollukla hiçbir alakası yoktu. Kendisi Türk'tü. Timur tüm cihana hakim olan, dünya tarihinin gördüğü son cihangirdi. Bozkırdan esen son büyük fırtınaydı.
Timur devrinin tarihçileri onu Cengiz Han'ın bir silâh arkadaşının sülâlesinden, hattâ doğrudan Cengiz soyundan gelmiş gibi göstermişlerdir. Aslında kendisinin Moğollukla hiç bir alâkası yoktu, çünkü Türktü.