Cem Sultan Türk ve dünya tarihinin en hazin şehzade hikâyelerinden birisine sahiptir. Fatih'in vefatı üzerine ağabeyi Beyazıt ile bir iktidar mücadelesine girişmiştir. ‘Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!’ kuralının geçerli olduğu, bu acımasız mücadeleyi kaybeden taraf Cem Sultan olmuştur.
Anadolu'daki savaşını kaybeden Cem, uzun ve hazin bir gurbet yolculuğuna çıkacaktır. Roman onun Hicaz ve Mısır yolculuklarının ardından Rodos şövalyelerine sığınması ile birlikte Fransa ve İtalya sürgünlerini de ele alan bir anlatıma sahiptir. Yani romanı okurken aslında Cem Sultan'ın hayat hikâyesini de öğrenmiş olacaksınız.
M. Turhan Tan tarihî bir karakteri anlatırken esasında, kişisel olarak yaptığı şeyin bir edebiyat işi olduğunu unutmamış ve bu anlamda oldukça başarılı bir eser ortaya koymuş. Cem Sultan'ı okuduğunuz zaman hadiseleri kontrol etme ihtiyacı hissedebiliyorsunuz. Bunun esas sebebi ise romandaki gerçekçi hava ile oluşturduğu merak unsurudur.
Dönemin sosyal havasının yanı sıra romanın bir kısmının sürgünden dolayı, Avrupa'da geçmesinden ötürü devrin Avrupa'sı ve Osmanlı ile olan ilişkileri hakkında da malumat sahibi olabiliyorsunuz.
Bence M. Turhan Tan'ın hemen hemen bütün eserlerinde olduğu gibi yine çok iyi bir tarihî roman okurken, aynı zamanda tarihî bir şahsiyetin hayatı ile ilgili de gerçekçi bilgilere sahip olabilirsiniz.
