Susalım, susalım, yalnız düşünelim!... Kelimelerin üstünde bir iklim var; oraya sığınalım! Kelimelerin, havasında bulutlar gibi çözülüp örüldüğü iklimde, sessiz ve kelimesiz Allah’ı düşünelim!
-Bu ayna yalancıdır!
-Evet, müdür bey, bütün aynalar yalancıdır. Çünkü biz birer yalandan ibaretiz ! Bir türlü kendimizi “sâhi”ye ve “sâhici”ye veremiyoruz! diyemedim.
Ayaklarım, istediği kadar kadide dönmüş, dikenler içinde kalmış, dizlerim tiril tiril titremeye başlamış olsun... Üstelik sırtıma, Büyük Sahra'nın bütün kumları yüklenmiş bulunsun... Basacağım efendim, basacağım efendilerim ve yürüyeceğim! O'nun izniyle...
Mazlûm ve mütevekkil kadıncağız çıkıp gitti. Onun arkasından o kadar gözyaşı zaptettim ki, onları Topbaşı kasvet ocağının, asırlık, şerha şerha, süngere dönmüş duvarlarına verseydim, içemezdi, yutamazdı, alamazdı bu duvarlar...