Cinsel Politika sözleri ve alıntılarını, Cinsel Politika kitap alıntılarını, Cinsel Politika en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erkeksi kültür, bir kadını almış, sadece kendisi seyretmek için cinsellik simgesine, ruhtan ve kişilikten yoksun ete, cinsel organa dönüştürmüştür. Kadınlara ise alçakgönüllülük propagandası taşıyan akademik ikonaların usandırıcı dinselliği kalmıştır sanat adına.
Ataerkil düzendeki sınıfın başlıca etkilerinden biri, bir kadını bir diğerinin karşısına koymaktır. Geçmişte fahişelerle namuslu kadınlar karşılaştırılırken, günümüzde de çalışan kadınlarla ev kadınları karşı karşıya getirilmektedir. Bu kadınlardan birincisi ötekinin sahip olduğu «güvenlik» ve saygınlığa gıpta ederken, ikincisi de kendisine saygınlık kazandıran sınırlamaların ötesinde, özgürlük, serüven, dünyayı tanımak diye adlandırdığı birinci kadının yaşantısına özlem duyar. İkili düzen standardının çeşitli elverişliliklerinden yararlanan erkek, her iki kadının dünyasını da paylaşır ve üstün toplumsal ve ekonomik gücü ile de birbirlerine yabancılaştırılmış bu kadınları birbirlerine rakip duruma getirir.
Arap saçına döndürdüğümüz cinsellik, çevresinde böyle bir kısırdöngü çizerek döner ha döner. Gücün başlıca araçlarından biri paradır; çünkü, kadını satın alan paradır ve ekonomik bağımlılık, manevi alanda olduğu kadar maddi alanda da zorbalık temeline oturtulmuş bir sistemde kadının köleliğini belirleyen bir simgedir. Cinsellik konusundaki tutku, güçlü olma isteklerini körükler ve bu isteklerin her ikisi de kadının eşyalaştırılması düzenine bağlanır.
Bugün kadın erkek eşitliği varmış gibi görünmesine karşın, cinsel egemenlik, hâlâ kültürümüzün en yaygın ideolojisi olarak sürmekte ve temel güçlülük kavramını meydana getirmektedir.
Silah kullanılması sonucu, fiziksel güçler arasındaki ayrımın önemini yitirmesine karşın, kadın yetiştirilme biçimi yüzünden bu gücü kullanamamaktadır. Hemen hemen dünyanın her yerinde kadın , gerek fiziksel gerekse yetiştirilmesine bağlı olarak savunmasızdır. Hiç kuşkusuz, bu durum, her iki cinsin toplumsal ve ruhsal davranışları üzerinde büyük ölçüde etkili olmaktadır.
«Her şeyin bir zamanı var . . . Çalışırken sevdayla uğraşacak değilim. İş iştir.»
Kadın: <<Peki ya aşk nedir?>> diye sordu. <<Özel saatleri mi olması gerek?>>
«Evet, çalışma saatinin dışında ... »
<<Sadece boş vakitlerinde mi seveceksin?>>
<<Evet, hem bütün boş zamanlarımda bile değil.>>
Biz kadınları yola getirmek için kısıtlamalardan ve vurdum duymaz bir efendiden başka bir şey işe yaramaz. Üstelik yasalar da senden yana.
Musa efendimiz buyurmuş. Ne dediğini anımsamıyor musun? ...
Kilisede okuduğumda düşünürdüm, etkilerdi beni. «Sonra erkekler suçsuz olacaklar, ama kadın günahını sürdürecek.» Tanrı biz kadınları kahretsin, yine de hiçbir şey olmamışcasına gülmemiz ve katlanıp sürdürmemiz gerek.
"Cinsel rolün üstlendiği uyrukluğun ortadan kalkması ve kadının mutlak ekonomik bağımsızlığa kavuşması, ataerkil ailenin hem otoritesini, hem de malî yapısını temelinden sarsacaktır."
Platonik ve romantik aşklar, erkeklerin mutlak iktidarları içinden seçip kadına yönelttikleri birer «lütuf»tur. Her iki tür aşk da, Batı kültürünün ataerkil kişiliğini biçimlemiş ve kadına olağanüstü erdemler yükümleme yoluyla da, kadınları son derece kısıtlı bir davranış alanı içınde sınırlamıştır.
Eğer bilgi insana güç getiriyorsa, aynı şekilde güçlü olmak da bilgili olmaya yol açar. Kadınların bağımlı durumunu yaratan en önemli ögelerden birisi, ataerkil düzenin hemen hemen sistematik bir biçimde kadınları bilgisiz bırakmasıdır.
T.S . Eliot'un da değindiği gibi, ahlak, ölçü ve değerleri ile, felsefesi ve sanatı ile -yani uygarlığımızın bütün oluşumu ile-birlikte doğaüstü güç olarak tanımladığımız tanrı baba da erkek yapısındadır.