Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İskenderiye Dörtlüsü 4

Clea

Lawrence Durrell

En Yeni Clea Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Clea sözleri ve alıntılarını, en yeni Clea kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bunca zaman sonra bunları yazarken her şeyin olup bittiğini, başka türlü değil de böyle olmasının buyrulduğunu kavramak güç değil! Yani bunlar ‘vaki olmuş’ şeylerdi yalnızca - bir görünme, belli olma evresi. Ama senaryo daha önceden bir yerde yazılmış, oyuncular seçilmişti, zamanlama o görünmez yazarın kafasında en küçük ayrıntısına kadar prova edilmişti - belki de o görünmez yazarın kentten başkası olmadığı anlaşılacaktı: İnsanlık durumunun İskenderiye’si. Gelecekteki olayların tohumlarını içimizde taşıyoruz. Onlar içimizde kapalı olarak varlar ve kendi doğalarının yasalarına göre açılıyorlar. İnanmak güç, biliyorum, insan o yazın kusursuzluğunu, onu izleyen olayları düşününce.
Sert, rüzgârlı, acılardan daha keskin ayazlı bir kıştan sonra yıl birdenbire dönüverdi, ilkbaharların ardından çarçabuk geliveren o son görkemli yaza bizi hiç hazırlamadan. Sanki ilk kez Cennette düşlenmiş, İnsanoğlunun uyuklayan düşlerinin arasında bir mucize gibi yeniden ortaya çıkmış, çoktandır anımsanmayan bir iklim kuşağından saparak geldi bu yaz. Masalsı bir ortaçağ yelkenlisi gibi üzerimize saldırdı, kentin önüne demir attı, beyaz yelkenlerini martı kanatları gibi katladı.
Reklam
Başka insanlar, başka insanların acıları konusunda yeterince bilgimiz olmadığı için o anda en doğru tepkiyi hemen yanımızda hazır bulunduramıyoruz.
Bu korkunç mektuplar üzerine düşünürken, birden, Pursewarden’la, bütün öteki yazarlarla aramdaki ilişkinin gerçek anlamını rastgele buluverdim. Biz sanatçıların, aslında, kovaları elden ele geçirerek bir yangına su taşımak ya da can kurtarma filikasını çekmek için yan yana dizilmiş insanlar gibi acınası bir insan zinciri oluşturduğumuzu anladım. Kayıtsız, bağışlamasız topluluk adına o yalnız yaşamın iç zenginliklerini keşfetmek için doğmuş ve sahip oldukları ortak yeteneğin tıpkı kelepçe gibi birleştirdiği kesintisiz bir insan zinciri.
Yazlık başkentin sokaklarında bir kez daha yürürken, ilkyaz güneşinde, -yarı uykulu yarı uyanık - hafif çarpıntılı, bulutsuz mavi bir denizin yanı sıra yeniden yürürken, kendimi ortaçağ söylencelerindeki Adem gibi duyumsadım: Eti toprak, kemikleri taş, kanı su, saçları ot, gözleri güneş ışığı, soluğu yel, düşünceleri bulut olan, dünyanın karışımı bir adam.
Tarih her şeyi onaylıyor, her şeyi bağışlıyor - bizim kendimizin bağışlamadığı şeyleri bile.
Reklam
Aşk denen illet ,mal de'l amour
" Kaç kez 'doğru' kişiyi sevmek için boşu boşuna çabaladın, hatta nicedir aramakta olduğun o insanı yüreğin bildiği zaman bile? Hayır, bir kirpik, bir parfüm, akılda kalan bir yürüyüş, ensede bir kırmızı leke, badem kokan bir soluk -senin yıkımını hazırlamak için ruhun aradığı suç ortakları işte bunlar. "
Başkası diye bir şey yoktur, yalnızca insanın kendi kendini bulgulama sorunuyla sonsuza dek yüz yüze oluşu vardır.
Birbirimizin çevresine doladığımız duygusal kuşağın kıskacı içindeyiz hepimiz. Belki de tek hastalığımız birbirimizden yola çıkarak türettiğimiz yapıntılarla yetinecekken, katlanamayacağımız bir doğruyu arzulamak.
710 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.