"Gelecek'in harabeleri" nde
başıboş dolaşan geçmişin yetimleri olarak bize geriye tam anlamıyla ölü zaman, içinde vaktiyle zamanın bulunduğu zamanın anısı kalıyor."
Jean Baudrillard, Cool Anılar s.215]
"İnsan, daha önce hiç görmediği en güzel kitabı, en güzel kadını, en güzel çölü gördükten sonra kendi kendine şöyle der: Yaşamın geri kalan bölümü burada başlıyor."
Arzu edilmiş ve önceden tasarlanmış olması dışında, gerçekten de size yakın bir kişinin ölümünü düşünemezsiniz. Ölüm tasarlanamaz.. O mutlak bir gerçekliktir ve insan mutlak bir gerçekliği tasarlayamaz.
Günün birinde sokakta artık yalnızca, kimilerinin elinde cep telefonu, kimilerinin başında işitsel kask ya da video siper, zombiler dolaşacak. Tümü de aynı zamanda başka yerde olacaklar. Zaten şimdiden başka yerdeler. Şimdiye kadar insan toplumdan içsel olarak uzaklaşabiliyordu, artık dışsal olarak uzaklaşabiliyor bu vicdanının sesini dıştan dinlemedir. Hapishane hücresinin içine kapatılmanın yerini telefon ağının "mobil"inin içine kapatılma alıyor, tıpkı ölü sertliğinin yerini dönüşüm-adamın, her biçime girebilen adamın, Nietzsche'ye göre "bukalemun" adamın ölü esnekliğinin alması gibi.
Geleceğin kentleri artık yalnızca havalimanlarının şubeleri ola cak, tıpkı şimdiki kentlerin yalnızca toprağı küçük küçük bölgelere ayıran otoyolların terminalleri olmaları gibi.
Annesine karşı, kendisine hamileyken, özürlü olmasına yol açan otomobil kazası sırasında emniyet kemerini takmadığı için dava açmış olan çocuk gibi, herhangi bir çocuk yakında anne baba sına karşı kendisini dünyaya getirmiş oldukları için dava açacak.