Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Üretim ve Bölüşüme Alternatif Yaklaşımlar

Dayanışma Ekonomileri

Aslıhan Aykaç

Dayanışma Ekonomileri Sözleri ve Alıntıları

Dayanışma Ekonomileri sözleri ve alıntılarını, Dayanışma Ekonomileri kitap alıntılarını, Dayanışma Ekonomileri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İhtiyaç ve üretim arasındaki ilişki, sanayi üretimini sürekli kılacak yapay ihtiyaçların icat edilmesiyle bozulmuştur. Toplumsal ihtiyaçlar ve sanayi üretimindeki ilişkinin tersine dönmesi bir taraftan büyük miktarlarda ekonomik ve çevresel atık yaratırken, diğer taraftan toplumsal bir karmaşa yaratır.
Eğitim, bireylerin hem uzmanlaşmasına hem de vasıf inşa etmesine hizmet etmeli ve bu sayede bireyler yalnızca işe yerleştirilmek yerine birden fazla işi yapabilecek niteliğe sahip olmalıdır. Mesleki vatandaşlık zamanın toplumsal örgütlenmesini iyileştirmeli ve bu sayede iş ve işdışı, çalışma ve boş zaman, üretim ve emeğin yeniden üretimine yönelik etkinlikler sadece şanslı bir azınlık için değil, toplumun geneli için ulaşılabilir olmalıdır. Bu yaklaşıma göre kariyer hedefleri ana akım kurumsal yaklaşımların dayatmalarına göre değil, evrensel sosyoekonomik hakların ve temel gelirin güvencesi altında kendi ritmini yakalamalıdır.
Reklam
Devlet ekonomik alanın düzenlenmesi ve örgütsel amaçlara yönelik bir hukuki çerçevenin sağlanması açısından önemli olsa da herhangi bir nedenle devlete karşı sorumlu ve bağımlı olmak dayanışma ekonomilerinin politik amaçlarını tehlikeye sokar. Ekonomik alanda özerk bir konum alabilmek için mevcut kurumsal yapılara karşı dik bir duruş sergilemek kaçınılmazdır.
Kapitalist ekonominin birincil hedefi yüksek kâr oranlarını sürekli kılmaktır. Bu hedef reel ekonomide sömürü sayesinde üretkenliği artırarak sağlanır. Buna ek olarak, tüketimin özendirilmesiyle talep yaratılması ve kredi sistemleri de yüksek kâr oranlarını destekleyen mekanizmalardır.
Devlet emek piyasasını serbestleştirdikçe, denetimsiz bıraktıkça ve iş temelli sosyal haklardan kıstıkça yoksulluk temelli toplumsal sorunlara daha fazla harcama yapmak zorunda kalır. Bu nedenle esneklik, devletler için iki yönlü bir zorluk yaratır; sermaye yatırımlarını çekmek için çalışma standartlarını zayıflatıp üretim maliyetlerini düşürürken işgücünün marjinalleşen kesimleri için daha fazla sosyal politika harcaması yapmak zorunda kalırlar.
Özünde neoliberalizm, sermayenin hükmünün yeniden düzenlenmesine dayalı hegemonik projenin dayatılması için devlet gücünün, "müdahale etmeme" temelli bir ideolojik maske altında, beş farklı düzeyde kullanımına dayanır: yerel kaynak dağıtımı, uluslararası ekonomik bütünleşme, devletin yeniden inşası, ideoloji ve emeğin yeniden üretimi.
Saad-Filho, 2010Kitabı okuyor
Reklam
parantez içi benden
Üretim sürecini piyasanın ve devletin kapsamı dışında yeniden örgütlemek, istihdam ilişkilerini işçilerin ve yerel toplulukların ihtiyaçlarını yansıtacak ve karşılayacak biçimde dönüştürme olanağı sunar. Küresel düzeyde hâkim üretim modeli olma potansiyelleri sınırlı olabilir, ancak buradaki arayış bir önceki evrensel modelin yerine geçecek yeni bir evrensel modele yönelik bir arayış değildir. Buradaki temel amaç, piyasanın alanı dışında, hedefi ekonomik değil toplumsal olan yeni (ve yerel) bir üretim seçeneği sunmaktır.
Kapitalist dünya ekonomisinin mekânsal organizasyonu büyük oranda çokuluslu şirketlerin yatırım kararlarına göre belirlenmektedir. Bu ekonomik ağ içinde hükümetler sermaye hareketliliğini destekleyecek ve kolaylaştıracak biçimde sistemin işleyişine dahil olurlar, ya da tam tersi uluslararası yatırımcıları dışlayacak ve sistemde çatışmaya yol açacak politikalar üretirler. Devletlerin yaklaşımları ne olursa olsun, sermaye kârlılığın yüksek olduğu coğrafyalara gidebilecek hareketliliğe ve hâkimiyete sahiptir.
Devletler bazen doğrudan bazen de istemeden de olsa kitlesel bir çöküşü önlemek adına piyasaya müdahale ettiler. Devletlerin müdahale biçimi sıklıkla emeğin çıkarlarına karşı ve sermayenin çıkarlarına uygun oldu, bunun bedelini de "piyasanın lanetlileri" denebilecek düzensiz çalışanlar, çalışan yoksullar ve göçmen işçiler ödedi.
Politika açısından bakıldığında neoliberalizmin yükselişi serbest piyasa politikaları aracılığıyla devletin ekonomik rolünün ve piyasa üzerindeki kontrolünün zayıflaması anlamına geldi. Piyasa, kendi haline bırakıldığında, savaş sonrası dönemin ulusal ve toplumsal hedeflerini bir kenara atıp kâr odaklı büyüme stratejisini kendine hedef edindi. Ulus-devletin ekonomiden çekilmesiyle ortaya çıkan hegemonik boşluk genel olarak şirketler ve özellikle çokuluslu şirketler gibi piyasa aktörleriyle doldurulunca "ulus" kavramı anlamını yitirdi. Savaş sonrası sermaye, emek ve devlet arasındaki göreli uzlaşı neoliberalizm tarafından parçalanınca devlet iki sınıf arasındaki arabulucu konumunu da kaybetti. Devletler, küresel sermayeye kârlı bir yatırım çevresi sunmak adına ekonomik düzenlemelerden vazgeçtiler; vergilerden ticaret hadlerine, sosyal güvenlik politikalarından çalışma standartlarına her alanda korumacılığı düşündüren tüm politikalar erozyona uğradı. Devletlerin şirketlerin çıkarları uğruna geri çekilmesi, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma arasında ortadan kaldırılamayacak bir kopuş yarattı.
Reklam
Modern ve çalışkan bir toplumu ortaya çıkaracak lineer ve bütünsel bir yolun evrensel olarak dayatılması yalnızca bir illüzyona yol açar. Modern toplum, içinde bulunduğu toplumsal, çevresel sorunlar ve ekonomik kısıtlarla, bir ideal tip olmaktan çok uzaktır.
Herhangi bir kalkınma modelinin inşasında sosyal ve kültürel unsurlar gibi yerel faktörler gözardı edilmektedir. Kapitalist dünya ekonomisinin tarihi dışarıdan dayatılan kalkınma modellerinin yol açtığı toplumsal çöküntü örnekleriyle doludur. Bu durum sömürgecilik döneminde de geçerliydi, Üçüncü Dünya kalkınmacılığında da görüldü ve bugün neoliberalizm de benzer çöküntülere yol açmaktadır. Kalkınmacılık söyleminin temelsiz evrensellik iddiası küresel eşitsizliğin hüküm sürdüğü bir dünyaya yol açtı.