Kitap 15.yy'da geçiyor. Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid esir düştükten sonra Emir Timur Osmanlı Devleti'ni dört şehzade üzerinde paylaştırıyor. Bu dört şehzadeden biri olan İsa Çelebi taht savaşında galip gelemeyeceğini anlayınca doğmak üzere olan çocuğuna bı zarar gelmesin diye en yakın adamlarından birisi ile hamile hanımını gönderiyor. Kitaba ismini veren Deli Kurt da o doğmak üzere olan çocuk. Kitap bu Deli Kurt'un serüvenini anlatıyor. Nasıl tımarlı sipahi olduğu, sevdalandığı kadınla olan münasebetleri (ki kitabın üçte biri bu konu üstünde dönüyor), girdiği savaşlardaki yiğitlikleri... Ama aslında kitabın anlatmak istediği şey bir aşk hikayesi.
Kitap gayet sürükleyici ve akıcı şekilde yazılmış. Yazar anlatmak istediği konu için güzel bir alt yapı oluşturmuş. Kitabı okurken anlamadığınız veyahutta gereksiz bulduğunuz bir olayla karşılaşmıyorsunuz. Ayrıca kitapta fantastik denebilecek bazı olaylarda cereyan ediyor. Ancak şunu da söylemeliyim ki kitap tarihsel bir metinde geçiyor ancak şahıslar tarihe nazaran çok yanlış hareketlerde bulunuyorlar. Mesela Osmanlı'daki Tımarlı Sipahi birliklerinin ne kadar dindar olduğu bilinir ancak bu hikayede kendilerine içki içiriliyor. Yine yeniçerilerin o dönemlerde paraya tamah etmesi (bu sıkıntılar 17.yy'da peydah gösteriyor) gibi bir durum söz konusu değilken hikayede savaşta yaralanan düşman askerini köylülerin onun şahsına para vermeleri karşılığında teslim edeceğini söylüyor. Yani bu ve buna benzer kitaplar okunabilir ancak tarihi bunların anlattığı gibi kabul etmemek lazım.