sayesinde aşkın ne olduğunu anladığımız davranış: Bir tekten ayrılmanın bilinci, ikiye bölünmüş olmanın bilinci, benliğinizin hayran hayran sizi seyre daldığının bilinci.
Denizci olmak haklı gösteriyor bekarlığı. Neden evli olmadığınızı sormuyor size kadınlar. Hızlı sevişmeler yaşadığınız, ama asla aşkı bilmediğiniz için acıyorlar size. Deniz, yalnızlık. “Her limanda bir kadın”. Nişanlı olup olmadığımı öğrenmeye kalkışmıyor kimse. Ne arkadaşlarım ne de annem. Serseri mayın gibi dolaşıyoruz denizlerde.
Birden bir sahne oluşturuyorlar, sahne aynı hızla dağılıp yok oluyordu; dedim ya, kafamı bir iki saniye güzel kokularla dolduran genç insan düşünceleriydi bunlar
Yaşamdan yana duruşu güzel diye adlandırıyoruz, ölümden yana olanıysa çirkin.
Daha güzeli ama, sizi ölünceye dek hızlı yaşatan tutumdur. Polisler, ozanlar, hizmetçiler ve rahipler alçaklıktan güç alırlar. Ondan çekip çıkarırlar özlerini. Onun içinde yüzerler. Alçaklık besler onları.
Zırhlı bir kapıyla kapalı gizli bir oda . Kafeste birkaç zavallı köpekle, birkaç canavar vardır içinde; bu canavarların en heyecan vericisi odanın ortasında duranıdır, bizim öz sitemimizdir o.
Kişisel bir defterin şurasından burasından ama pek de öyle gelişigüzel denmeyecek biçimde alıntıladığımız bu birkaç nottan sonra, subayın kendisinin de içine çekilmiş bulunduğu bu yalnızlıktan doğan Querelle'in size, ayakları denizde duran Vahiy'in meleğine benzetilebilecek denli yalnız, yalnız yaşamayı seven biri gibi görünmesini istiyoruz.
Querelle, şu hiç dile getirilmeyen, bir canavar olma düşüncesine alışamıyordu. Geçmişine, kendisiyle karıştığı oranda, hem alaycı, hem ürkmüş, hem de sevecen gülümsemesiyle bakyor, onu değerlendiriyordu.
Elde ettiği özdeksel yarar bir yana, cinayetleri tinsel olarak da varsıllaştırıyordu Querelle'i. Kokusu umutsuzluğunu sızlatan bir dip çamuru, bir cüruf depoluyordu benliğine cinayetler.
Ben ölüme gidiyorum anlamına mı geliyor şimdi bu? Bu dalga dalga saçlar, bu dişler zehirli demek mi oluyor? Aşk korkulu bir mağaradır anlamına mı geliyor bu?