Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015)

Derin Tarih Dergisi

Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015) Gönderileri

Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015) kitaplarını, Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015) sözleri ve alıntılarını, Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015) yazarlarını, Derin Tarih - Özel Sayı 3 (Temmuz 2015) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Kişileri ve kararları günün şartları içinde değerlendirmek de tarihçiliğin dürüstlüğü olsa gerekir "
Sayfa 19
Türkiye Abdülhamid'in oturtmaya çalıştığı din ve gelenekle modernleşmenin yani 'alternatif modernliğin' rayına tekrar girmenin sıkıntılarını yaşıyor.Ki o raydan çıkmak için kaç tane idam sehpasının kurulması gerekmişti.
Sayfa 13
Reklam
"Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır ve bu huy kendisini en çok sultan Abdülhamid'te tezahür ettirmiştir"
Sayfa 2
Yeni Türk Edebiyatı
Modernleşmenin ana şartlarından birisi yeni tipte bir orta sınıf entelektüele olan ihtiyaçtı ve bunların en güzel ifadesi 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan edebiyattır. Yeni Türk Edebiyatı döneminde basılan kitapların sayısı (Abdülhamid Dönemi) ondan evvel basılan (Abdülaziz veya Abdülmecid dönemleri) kitapların sayısı ile kıyas edilemeyecek kadar fazladır. Basılan binlerce yeni kitap arasında ilimle ilgili eserlerin sayısı çok yüksektir.
Hûnkâr/Hünkâr
Tarihimizdeki büyük adamları betimlediğini sanan dış devletler, kana susamış anlamına gelen "hûnkâr" kelimesini çoğu kez padişah anlamına gelen "hünkâr" yerine kullanmıştır.
Abdülhamid ve Menderes benzerliği
Pek çok yabancı gazete ve dergide Abdülhamid 'Kızıl Sultan' diye yazılıp şeytan, kanlı, vahşi şekillerde resmedilmiş veya karikatürize edilmiştir. Darbelerden sonra galiplerin kendilerini meşrulaştırmak amacıyla önceki yönetimi kötülemesi bilindik bir strateji. Adnan Menderes'in 27 Mayıs'tan sonra benzer ithamlarla karşı karşıya bırakıldığına şahit olmuştuk. Darbelerini meşrulaştırmak isteyen cuntanın "öğrencileri kıyma makinasından geçirdi, cesetleri asfaltın altına gömdü" suçlamalarını hatırlıyoruz. Anlayacağınız, Abdülhamidler değişse de onları indirmek isteyen şer ittifakları hep aynı.
Reklam
II. Abdülhamid döneminde koruyucu hekimlik ve Louis Pasteur
Kuduz aşısına özel bir yer vermek gerekir. 1885'te Louis Pasteur (1822-95) Pierre Paul Émile Roux ile yaptığı çalışmalar sonucu aşı yöntemini geliştirmiş ve tavşanlar üzerinde denemişti. Daha sonra aşının kuduz hastalığı üzerinde etkisini araştırmak için 11 köpekle deney yaptı. Olumlu sonuç alan Pasteur, kuduz bir köpek tarafından ısırılmış 9 yaşındaki Joseph Meister'a uygulama konusunda tereddütte kaldıysa da danıştığı kişilerin desteğiyle 6 Temmuz 1885'te aşıyı uyguladı. Çocuğun durumu iyiye gidince başarısını ilan etti. Aşının olumlu sonuç vermesinden sonra bir aşı merkezi kurmak isteyen Pasteur yeterli parayı bulamamıştı. Öte yandan İstanbul'daki II. Abdülhamid bu uygulamayı duyunca 1886 yılında Zoreos Paşa, Dr. Hüseyin Remzi ve Veteriner Hüsnü Bey'den oluşan bir heyeti Paris'e gönderirken Pasteur'a kuduz tedavi merkezi açması için de kendi istihkakından 10 bin Frank gönderdi. Bu parayla o zaman İstanbul'un iyi semtlerinde ev satın alınırdı. Pasteur bu yardımların desteğiyle 1887'de Pasteur Enstitüsü'nü kurdu.
Bakteriyolojihane-i Şahâne
19. yüzyılın ortalarından itibaren bakterilerin varlığı genel kabul görünce yaydıkları hastalıklara karşı tedbirler alındı. 1892'de kolera salgınları yaygınlaştı, hal böyle olunca bu yoldaki çalışmalara hız verildi. Ertesi yıl Dr. Maurice Nicolle ve Hasan Zühtü Nazif Bey tarafından Bakteriyolojihane-i Şahâne adında bir mikrobiyoloji eğitim ve araştırma laboratuvarı kuruldu. Kurumda bakteriyolojiyle ilgili dersler veriliyor, pratik çalışmalar gerçekleştiriliyordu.
Müzecilik Doğu dünyası için yeni bir kavramdır. 19. asra kadar Osmanlı yöneticileri de eski eserler ve kalıntıların önemini lâyıkıyla kavrayamamışlardır. Bu alanda ilk girişim Ayairini'de askeri silahların sergilenmesiyle olmuştur. Arkeolojik müzecilik yine bu asrın ikinci yarısında Osman Hamdi Bey'le başlar. Önün Âsâr-ı Atîka Müzesi müdürlüğü zamanında eski eserlerin envateri çıkarılmış ve 1882 yılında yayımlanmıştır. Bir yıl sonra Eski Eserler Nizamnâmesi hükümleri düzenlenerek geliştirilmiş ve böylelikle dış ülkelere eser kaçakçılığı önlenmek istenmiştir.
Edebiyat kitaplarımızın el üstünde tuttuğu Tevfik Fikret, "Bir Lahza-i Teahhur" adlı şiirinde Ermeni teröriste "şanlı avcı" diyerek ünlenecek, hedefini tutturamadığı için de üzüntülerini terennüm edecekti. Mehmed Akif'in Safahat'ındaki "İstibdâd" şiirinde Abdülhamid dönemi "devr-i mülevves/kirli, pis devir" olarak gösterilir.
Reklam
Kütüphaneci
Erol Üyepazarcı'ya göre Sultan'ın "mümeyyiz bir vasfı da bibliyofili (kitapseverlik) ile bibliyomani (kitap deliliği) arasındaki ince çizgide yürüyen bir kitapsever olmasıdır." Bu durum ona dönemin en zengin kütüphanelerinden birini Yıldız Sarayı'nda kurmaya yöneltir. Muhteşem bir kütüphane oluşturduğu gibi hükümdarlığı sırasında kitap yayınını ve yabancı eserlerin tercümesini teşvik etmiştir. Batılı anlamda halka açık ilk genel kütüphane olan Kütüphane-i Umumi-yi Osmani (Beyazıt Devlet Kütüphanesi) onun döneminde açılmıştır. İlk toplu ve kümülatif kataloglama, neşriyatın, matbaa açmanın ve kitap telifinin devletçe teşviki yine onun zamanında yapılmıştır.
Sayfa 36 - A'dan Z'ye Abdülhamid (K)Kitabı okudu
Dedektif Romanları
Sultan polisiye romanları pek sever, özel olarak çevirttiği dâhi olurdu. En sevdiği polisiye roman yazarı ise Sherlock Holmes'ü kaleme alan Arthur Conan Doyle'dur. Doyle anılarında eşiyle İstanbul'a geldiğinde Sultan'ın kendisine Mecidiye, eşine de Şefkat nişanı verdiğini belirtir.
Sayfa 34 - A'dan Z'ye Abdülhamid (D)Kitabı okudu
Atlara Müptela
Söz konusunu Abdülhamid'in atları olunca beyaz küheylan Ferhan'dan bahsetmeden geçmek olmaz. Bir Arap aşiret reisinin atıydı Ferhan. Yaralı sahibini dişleriyle savaş meydanından çekecek kadar vefalı bir dosttu aynı zamanda. Onun bu şöhretini haber alan Sultan aracılar yollayarak ne yapıp edip Ferhan'ı kendisine hediye ettirmişti. Ferhan yeni sahibine çok çabuk ısınacak ve Abdülhamid üzerine bineceği zaman hafifçe eğilmesiyle meşhur olacaktı.
Sayfa 33 - A'dan Z'ye Abdülhamid (A)Kitabı okudu
Bugün dünyanın sorunu, ilerlemiş Batı demokrasisinde olsun, 4. dünya diyebileceğimiz Afrika'da olsun, insanların post-modern dünyada üzerine düştüğü, halkların bir ülke içinde farklılıkları ile beraber nasıl bir arada yaşatılabileceği polemiğidir.
Tarih ayrımcı değil, yapıştırıcıdır. Bu özelliği, paylaşma ve uzlaşma faktörü olmasına kapı açacaktır. Tarihi bu çerçevede ele alan milletler siyasî açıdan olgunlaşmış, kültürel açıdan kimlik krizlerini aşmış modeller oluşturmuşlardır uygarlık haritasında.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.