Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet (1928-2013)

Firdevs Gümüşoğlu

Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet (1928-2013) Sözleri ve Alıntıları

Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet (1928-2013) sözleri ve alıntılarını, Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet (1928-2013) kitap alıntılarını, Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet (1928-2013) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Her evin bir nizamı vardır" (!)
1939 yılı Okuma Kitabı'nda, "Cumhuriyet Bayramı" kutlamalarından söz ediliyor ve şöyle deniyor: "Anneleri onlara bu bayram için yeni giysiler, yeni ayakkabılar al­mıştı... Anneleri onları geçit alayını seyretmeye götürdü..." Çocuklarının giyimlerini 1939'da alabilen annenin yerine 1953'te baba geçer: "Her evin bir nizamı vardır. Baba para kazanır, eve lazım olan şeyleri alır, getirir. Anne evin temizlik yemek işlerine bakar, evi düzene koyar." Benzeri örneklerden biri de 1963 Hayat Bilgisi 2. sınıf kitabında yer alıyor: "Annem önlüğümü ve yakamı dikip ütüledi; babam da çantamı, kitaplarımı aldı." Başka bir kitapta ise, "Babam harcadı para Aldı bana kundura" deniyor. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi anne artık çanta, kitap bile alamıyor; annenin yapıp ettikleri evinin dışına çıkmıyor. Ailenin geçimini sağlayan kişi olarak kabul edilen babanın otoritesine sık sık vurgu yapılıyor. Babanın "her türlü" harcamaya ve işe karar vermesi, paraya sahip olmasıyla birlikte değerlendiriliyor.
Sayfa 54 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
... kadınların "doğurgan varlıklar" oldukları tanımı, hemen hemen evrensel bir tanım. Kuşkusuz, çocukları dünyaya getirenlerin kadınlar olduğu tartışılmaz. Ancak, burada tartışma götürür olan yön, bu doğal olgudan çıkarılan sonuçlar... Yani, kadınların kim ve ne ol­duklarının ve ne yapmaları gerektiğinin doğurganlıkları üzerinden yeniden üre­tim rolleri aracılığı ile belirlenmesi. Kadınlar, çocukları dünyaya ge­tirdikleri ve onları emzirdikleri için, tüm çocuk bakımını ve sosyali­zasyon sürecini üstlenmeleri bekleniyor ve yaşamlarını bu özellikle­rinin belirlediği düşünülüyor.
Sayfa 11 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
1945'ten sonra ders kitaplarında, annenin mutfakta gösterilişine ve ev işlerinin anne tarafından "mutlulukla" yapılışına tanık oluyoruz. Annenin asıl işinin ev içi hizmetleri olduğuna ilişkin örnekler ders kitaplarına ya­vaş yavaş giriyor. 1945-1946'da okutulan 1. sınıf Hayat Bilgisi (Kış) ki­tabında, "Evin Mutfağında" başlıklı
Sayfa 26 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Toplumsal cinsiyet, yalnızca cinsiyet farklılığını belirtmekle kalmaz, aynı zamanda cinsler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerini de belirtir.
Sayfa 11 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Biz kadınların, nasıl tanımlandığımızı öğrenmemiz için mesleki li­teratürü okumamıza gerek yok... Çünkü tanımlar tüm kültürlerde doğrudan ya da dolaylı biçimlerde yer alıp iletilirler. Toplumsal rollerle, söylence ve masallarla, törensel uygulamalarla, folklorla, kültürün sembolleri içinde ve düşünceleri ifade için kullanılan dille bildirilip aktarılırlar. Kadının değişik tanımlarına yol açan bu tutum, onun "öteki" olarak algılanmasına neden olur. Yani kadın, erkek olmayan diye tanımlanır.
Sayfa 12 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Kadınları bugün kamusal alandan dışlayan anlayış, onlan tarihte de "görünmez" kılmıştır. Tarihin cins olarak öznesi erkeklerdir. Çünkü tarih araştırmacıları da, kısa bir zaman öncesine kadar erkek merkezliydi. Kadınların; siyasetle, felsefeyle, bilimle, edebiyatla ilgilenmesi çok yakın zamana kadar engellenmiş, hâlâ da engellenmektedir. Bu anlayış kadınları bilim ve kültürün hep uzağında tutmuştur. Kimi kez kadın olarak matematikle ilgilendiği için derisi yüzülerek (Hipatia), kimi kez de cadılık ve büyücülük suçlamalarıyla yakılarak öldürülmüşlerdir. Tarih sahnesine çıkabilen hiç de az sayıda olmayan bu kadınların görünür kılınması çaba­sı çok önemli olmakla birlikte, kadınların bu sahnede kitlesel olarak var oluşunu engelleyen etmenleri tek tek ortaya çıkarıp, cinsiyetçi ideolojinin kanıksanmış görünümlerini mücadele konusu yapmak gerekmektedir. Ai­lenin, hukukun, üretim ilişkilerinin, cinselliğin, ahlak ve geleneklerin, din­lerin, bilimin, edebiyatın, eğitimin; kısaca insanın varlık gösterdiği her ala­nın sorgulanması, alternatifler üretilmesi zorunludur.
Sayfa 16 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
1950 öncesinde, kadınlara bazı mesleklerde yer vermeyen az sayıda örnek olmasına karşın, kadınları çalışma yaşamına yönlendiren, yüreklendiren pek çok örneğe rastlıyoruz. 1935 yılının, 5. sınıf Okuma Kitabı'ndaki "Esnaf Destanı" adlı şu dörtlük ilgi çekicidir: "Biz esnaf takımı severiz işi Çalışır, yaşarız erkek ve dişi Aramızda yoktur tembel bir kişi Ulusun özüyüz biz, şanımız var." 1952 yılı 5. sınıf Okuma Kitabı'nda ise aynı dörtlük şu biçime dönüşüyor: "Biz esnaf takımı severiz işi Çalışkan gayretli birer er kişi Aramızda yoktur tembel bir kişi Ulusun özüyüz biz, şanımız var." Türkiye'de, kadın ve erkeğin birlikte ürettiği, birlikte "ulusun özü ve şanı" sayıldığı bir anlayıştan; ulusun maddi ve manevi değerlerini erkeğin ürettiğini veri kabul eden bir anlayışa doğru dönüşüm yaşanır. Bu­na bağlı olarak da, 1950'li yıllarla birlikte işçi kadınlar da ders kitapların­dan çıkarılır.
Sayfa 44 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
1942'de basılan ve 1968'e dek okutulan Alfabe'de, kahvaltı masasında oturan anne, baba ve çocuk resmi var. Çocuk babasından tabağına bal koymasını istiyor. Baba balı verirken anne çayını içiyor ve onlara gülümseyerek bakıyor. Annenin o kahvaltı masasındaki konumu, bir sabah kah­valtıya çağrılmış bir dost, arkadaş, gülümseyen ve orada olmaktan keyif alan bir kadın gibi. 1950 sonrasında yazılan Alfabeler ve diğer ders kitap­larındaki aile resimlerinde ise, kadınlar sürekli, yemek, reçel, turşu, salça yaparken, ev temizlerken, çamaşır yıkarken, ütü yaparken, örgü örerken gösteriliyor. Gülümsemeleri de yüzlerine yapıştırılmış gibi.
Sayfa 23 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Ders kitaplarında, erkekler kamusal alanda üretken ol­maya yönlendirilirken; kadınlar, eşleri, çocukları ve ev işleriyle sınırla­nıyorlar. Bu kitaplardaki anneler sürekli temizlik, yemek, turşu, salça, konserve yapan; çamaşır, bulaşık yıkayan; çocuk ve hasta bakan vb. kişi­ler olarak anlatılıyor. Kadınların da bir işte çalıştığını belirten metinlerde bile, asıl görevlerinin ev içinde olduğu sıklıkla vurgulanıyor. Kadınlar aile içinde, kocalarına olduğu kadar, çocuklarına da bağımlı kişiler olarak ta­nımlanıyor. Erkekler ise, "her türlü işin yapılmasına karar veren kişiler" olarak ders kitaplarında yer alıyor. Çünkü baba, "ailenin başkanı ve evin giderlerini karşılamaktan sorumlu" olarak görülüyor.
Sayfa 18 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Avrupa'da totaliter rejimlerin egemen olduğu, ataerkil ideolojinin binlerce yıllık etkisinin her alanda duyulduğu bir dönemde Mustafa Kemal ve arkadaşları, görkemli bir kültür devrimini başlatmışlardı. Aydınlanmacı ve halkçı tutumları herkesin rahatlıkla okuyup yazabileceği bir eğitim ortamı yaratmalarını gerektirdiği için, öncelikle La­tin Alfabesi kabul edilmiş; kültür devrimi, alfabelerde kadın-erkek, kız çocuk-erkek çocuk eşitliği imajını yerleştirmeyi, geçmişin cinsiyetçi-ayrımcı, kültürel kalıplarını kırmaya çalışarak toplumu değiştirme­yi hedeflemişti. Bu dönemde kadınlar yüzlerini dünyaya göstermeye, dünyayı kendi gözleriyle görmeye ve kendi özgüçlerini duyumsamaya başlayarak adeta yeniden doğmuşlardı.
Sayfa 13 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
1946 yılında öğretmenler için yazılan, Hayat Bilgisi kitabında, "Bugün Çamaşır Günü" başlıklı konunun ders kitabında yer alma nedenini, yazar Fuat Baymur şöyle açıklıyor: "Amaçlar: Temizlik alışkanlığı. Çamaşırda anneye yardıma 'teşvik'. Çamaşır yıkamak için lazım olan şeyleri öğ­renme. Vitrinleri inceleme. Temiz ve ütülü çamaşırlar, bebek ve bebek çamaşırlarıyla sevince varma imgelerinin işlenmesi.. ," 1950'lerden sonra, kız çocuklarına yönelik bu imgelerin işlenmesi, ders kitaplarının ana teması haline geliyor (1930 ve 1940'larda ise bu te­maya ilişkin örneklere rastlanmıyor). 1959 Hayat Bilgisi 2. sınıf kitabın­da, "Çamaşır Günü" adlı şiir sözü edilen imgelerin oluşturulmasının çar­pıcı örneklerinden biri: "Annemin çamaşır günü Bugün bizim evde iş çok Ona yardım etmeliyiz Boş geçecek vaktim hiç yok Görülmeye değer köyde Çamaşır yıkama günü Tokaç sesi, şen türküler Duyan sanır köy düğünü Yıkananlar durulanır Onarılır sökük yırtık Ütülenir teker teker Sandıklara girer artık" Kız çocuklarında ev işlerine karşı "sevince varma" duygusunun oluş­turulması için; çamaşır yıkamanın, ütülemenin ve yerleştirmenin bir dü­ğün, eğlence coşkusuyla anlatılması önemlidir. Çünkü kirli çamaşırları yıkamak (hem de başkalarının), ütü yapmak gibi işleri zorla küçük kız­lara benimsetmek güçtür, anlamsızdır. Oysa, erken yaşlarda başlayan özendirme ve koşullandırmalarla bu pekâlâ başarılabilir.
Sayfa 27 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Cinsiyetçi ideolojiye göre kadın olmak; yaşamın her alanında erkeğe göre tanımlanmak, erkeğe özgü sayılan davranışlarda bulunmamak, duygu ve düşüncelerini erkeğe göre belirlemek vb. anlamlar taşır. Yani, edil­gen, akılcı davranmasına engel olacak boyutta duygusal, cesaretsiz ve var oluşu ailesinin sınırları içinde meşru görülen bir varlık.
Sayfa 14 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
1950'lerden sonra ders kitaplarında verilen örneklerde, para kazan­ması gereken erkek çocuk ile para kazanan baba imgelerini bir arada gö­rüyoruz. Sık sık, "babamız bir işte çalışır" ve "annemiz ev işlerini ya­par" cümleleriyle karşılaşabiliyoruz. Annenin de "bir işte" çalışabileceğini yazan kitaplar da var elbette. Ka­dının çalışmasına hoşgörüyle bakan bu örneklerde, tek koşul bulunur: Ai­lenin dışarda çalışan asıl bireyinin "baba" olduğu unutulmayacaktır...
Sayfa 49 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Değişik kültürlerde erkeklerin deneyimleri kadınlarınkinden farklı olduğu halde, kadınları tanımlayanlar, hemen hemen her zaman erkekler olmuştur. Sonuç olarak, biz kadınlar, kendimizi erkeklerin aracı­lığıyla öğreniyoruz...
Sayfa 10 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki ders kitapları, kâğıdının ve kullanılan görsel unsurlarının kalite­siyle; dilinin sadeliği, akıcılığı, kolay anlaşılırlığıyla; konuların o günün gereksinimlerine yanıt vermesiyle; batıl inançlara ve dini telkinlere karşı mücadelesiyle; köylü, işçi, esnaf ve çalışan kesime verdiği değerle; aracı ve tefeciye karşı çocukları uyarmasıyla ve çalışma açısından; en önem­lisi de, kadınlara özgür birer yurttaş olma bilinci vererek kamusal alanda yüreklendirmesiyle günümüz ders kitaplarından tamamen farklı bir görünümdeydi.
Sayfa 17 - Kaynak Yayıncılık - 1. BaskıKitabı okudu
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.