Devrimci umudun yeniden canlanması, o dönemde bir çok ülkede silah yoluyla ya da en azından “burjuva” rejimlerin olası otoriter sapmalarına aktif direniş yoluyla iktidarın ele geçirilmesi sorununu gündeme getiriyordu. Bu durum elbette -Maoculuk başat olmak üzere, bütün biçimleriy le- Marksizmi, ama aynı zamanda anarşizmi ve sitüasyoniz- mi karıştıran eklektik etkiler altındaki aşın sol küçük grup ların pıtrak gibi bitmesine yol açtı.
Yazarın sosyoloji profesörü olmasından kaynaklı sosyolojik dili, konuya yaklaşımını da işaret ediyor aslında. Toplumlara, bir doktor bakışıyla sanki bir teşhis koyar gibi yaklaşmayı insancıl bulmuyorum. Sosyolojiyi sevmiyorum. Bana soğuk ve anlayışsız geliyor. İnsanın düşünsel anlamda basit bir nesneye indirgenmesini, bu minvalde incelenmesini kabullenemiyorum. Ben, bu kitapta konu edilen insanlara büyük bir hayranlık duyuyorum. Çünkü onlar; görece gelişmiş, sanayileşmiş bir toplumda kısmi refah yolunu reddedip, konformizme, vurdumduymazlığa savaş açarak, 3.dünya ülke insanının acılarının, kendi devletlerinin politikasından kaynaklı olduğunu görüp bunun sorumluluğunu hisseden, Vietnam'daki, Afrika'daki, Filistin'deki acıları kendi acısı sayarak, enternasyonalizme kendilerini adamış yürekli genç insanlar. Öncelikle bu yiğitliği takdir etmek gerekiyor.
Kitap, 68 olaylarının pek konu edilmeyen kısmını, silahlı mücadeleyi seçen örgütleri konu ediyor. Bunu, sanayileşmiş ve kapitalist 5 ülke(ABD,Almanya, Fransa, İtalya, Japonya) üzerinden yapıyor. Giriş kısmında şiddet kavramı ve onun politikayla, toplumla ilişkisi inceleniyor. Sonrasında 68'in şiddetle tanışması, devrimci şiddeti bir araç olarak kullanan sol grupların gelişimi, devletlerin buna karşı tutumu, anti-terör yasaları ve nihayet söz konusu örgütlerin sönümlenmesi işleniyor.
29 Mayıs 1982 yasasıyla, İtalyan devleti, ''itirafçı'' yasasını çıkartır. Buna göre itirafçının cezası, örgütüne dair verdiği bilgiler karşılığında önemli ölçüde azaltılır, hatta kimi durumlarda ''unutulur.''
Ocak 1972'de Federal Almanya'da Berufsverbote'nin, yani ''temel düzene saldıran örgütlerin'' sempatizanlarının kamu görevinde bulunmasını yasaklayan yasanın benimsenmesiyle 100.000 kişi politik görüşlerini kanıtlamak zorunda kalır.