Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Din Felsefesi: Seçme Metinler

Kolektif

Din Felsefesi: Seçme Metinler Gönderileri

Din Felsefesi: Seçme Metinler kitaplarını, Din Felsefesi: Seçme Metinler sözleri ve alıntılarını, Din Felsefesi: Seçme Metinler yazarlarını, Din Felsefesi: Seçme Metinler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ən vacib ayrım. Bir şeyi yaşamaq və bir şeyi yaşayıb onun rəyini vermək.
Walter T. Stace, mesela, (mistik) tecrübenin yorumuyla, (mistik) tecrübenin kendisini birbirinden ayırır. Yorumlama, tecrübeyi yaşa­yan kişinin onu iletebilmesini sağlamak için temin edilmiştir. Fakat çekirdek (mistik) tecrübeler dini ve kavramsal sınırları aşarlar. Stace, mistik tecrübelerin çekirdeğinde, mekansal ve zamansal olmayan Birleyici bir Şuur(Unitary Consciousness) Bir olan, bir objektiflik ve mübareklik duygusu, bir kutsal veya ilahi olan hissi, paradoks ve tecrübe edilen şeyin iletilmesinde kavramsal bir acziyet bulur.
Wittgenstein'in şu değerlendirmelerini tetkik edin: Bir insan ikna olmuş bir gerçekçidir, bir başkası ikna olmuş bir idealisttir ve çocuklannı ona göre yetiştirir. Dış-dünyanın varolması ve varolmaması gibi önemli bir konuda çocuklarına yanlış bir şey öğretmek istemezler ... Fakat idealist olan çocuklarına nihayetinde 'sandalye' kelimesini öğretecek­tir, zira o kişi onların şunu veya bunu yapmasını, mesela sandalyeyi getirmesini ister. İdealist eğitim almış çocuklarla gerçekçi çocuklar arasında fark olması gerekir. Aralanndaki fark sadece bir slogandan ibaret olmayacak mı­dır?
Reklam
Teolojik gerçekçinin Tann'ya inanmaya dair açıklaması nedir? Penelhuın'a göre teolojik gerçekçiliğe bağlı bir kimse Şunu kabul edecektir ki, imanın doğru olabilmesi için imanın gerektirdiği­ ni düşündüğü tabiatüstü vakıalann, gerçekten vakıalar olması zorunludur, öyle ki, eğer onlar vakıa olmayıp fantazi iseler (ya da daha kötüsü, tutarlı bir şekilde ifade edilemiyorsa), o takdirde iman etmek meşru olmayacaktır.
Tecrübi bilgiye göre, insandan daha büyük olan yegane düşünen varlık, toplumdur. Toplum bireylerin sentezi olduğu için, her bir bireyden sonsuzca üstündür. Toplum karşısında kendimizi bulduğumuz sürekli muhtaçlık hali, bizde dini bir huşu hissi uyandırır. Dolayısıyla, toplum mümine benimsemesi zorunlu olan öğretileri ve gözetmesi gereken dini amelleri emreder. Eğer durum böyleyse, hem dini ameller hem de dini öğretiler, toplumun eseridir.
Oysa dinler sadece kurumlaşmış toplumlann kalbinde bulunmuştur; ( sağırlıkla birlikte körlüğün yol açtığı gibi) fiziksel bir engel yüzünden toplumun geri kalanından kat'i surette dışlanmış insanlarda, dini hassasiyet (religious sentiment) onlara bildirilinceye kadar hiç görülmemiştir.
Emile Durkhelm'ın (1858· 1917) iddiasına göre, dinler sadece toplumların merkezinde bulunduklan ve onları doğuran toplumlarla birlikte evrildikleri için, din ya tamamen ya da büyük oranda, sosyolojik bir fenomendlr. Dini fikirler, kişisel olmayıp, hususi bir tür sosyal hassasiyetin ki bu hassasiyette bireyler kendilerini bütün toplumla bağlantılı görürler-yorumlanmasıyla ortaya çıkar. Dolayısıyla, kişisel dini inançlar, inanılacak itikatları ve yapılacak ayinleri emreden toplumsal dinden doğar. O halde, fiilleri ve hisleri yönlendiren bir adet sekli olması hasebiyle din, sosyal bir disiplin olarak arastırılmalıdır, sahip olduğu metafizik uğruna değil.
Reklam
Hayattaki önemli kararlar vermenin ne kadar zor olduğunu hepimiz biliriz: Dik mi durayım, yoksa suçumu kabul mü edeyim? Şimdiki mevzimi terk mi edeyim, yoksa orada durayım mı? ... Bu şeylere karar vermede henüz herhangi bir tatminkar sistemli yöntem geliştirmiş değiliz. Bu zor görevleri nasıl yerine getireceğimiz meselesini çözme yükünden bizi kurtaracak şeyin cazip bir fikir olması gerekir. Mesela yazı tura atmayı düşünün. Niçin böyle yaparız? A 'yı ya da B'yi seçmek için bir sebep bulma zorunluluğunun yükünü üzerimizden kaldırması için. Yaptığımız şeylerde bir sebebimiz olsun isteriz ama bazan tatminkar hiçbir şey zihnimize gelmez ve kısa sürede karar vermemiz gerektiğinin farkındayızdır. Dolayısıyla küçük bir hile, bizim adımıza karar verecek olan, bizim haricimizde küçük bir şey uyduruveririz. Ama eğer bu karar, mesela savaşa girmek ya da girmemek, evlenip evlenmemek ya da itiraf edip etmemek gibi mühim bir şey ile ilgiliyse, yazı tura atmak fazla lakayt olacaktır. Böyle bir durumda, iyi bir sebebe dayanmaksızın seçim yapmak açıkça bir acziyet alameti teşkil edecektir .... Daha törensel olan, kehanet gibi, şöyle daha etkileyici bir şeye ihtiyaç vardır. Bu şey size sadece ne yapmanız gerektiğini söylemekle kalmayacak, fakat size bir de sebep temin edecektir ....
Bütün halkların mitolojilerinde mevcut olan güzel kızlar, periler, cüceler, cinler bizi şaşırtan veya ürküten bir şeylerin olduğu yerde bir fail bulmaya dönük hiperaktif alışkanlığımızın hayali ürünüdür. Bu fail bulma eğilimi, pek çoğunu bir an bile dikkate almanın fazlasıyla saçma olacağı fail-tasavvurlannın aşırı şekilde düşüncesizce çoğalmasına yol açmaktadır.
Kişi ister dini bir bakış açısına sahip olsun isterse olmasın, dinin insan hayatındaki yeri inkar edilemez. Bu antolojiyi tetkik etmek ferahlatıcı ve zahmete değer bir yolculuğa çıkmaktır, bu yolculuk dini felsefi olarak anlamaya çalışan insan aklı­nın yolculuğudur. Burada takdim edilen konulan keşfeden tefekkür sahibi şahıslar, insan varoluşunun önemli bir boyutuna dair basiretli derin kavrayışlar kazanmakla mükafatlandırılacaktır.
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.