Dolaylı Hayvan

Ergun Kocabıyık

Dolaylı Hayvan Sözleri ve Alıntıları

Dolaylı Hayvan sözleri ve alıntılarını, Dolaylı Hayvan kitap alıntılarını, Dolaylı Hayvan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
tuhaf hayvan (son)
Benliğimizi tümüyle tanıdığımızı kim söyleyebilir? Ben, bir başkasıdır. Hayvan, benliğimizdeki başkasıdır. Onda bulduğumuz, kendi karanlık, tuhaf ve tekinsiz tarafımızdır. Önce atadam gibi bir melez hayvana ve sonra da insan binicinin bineğine dönüşen Hayvan, insana yolculuğunda eşlik etmektedir. Yolcu yürüyüşünde yalnız değildir; kah bineği olarak kah ona yol gösteren kah peşinde koşulan av olarak ya da başka bir deyişle gölgesi olarak hayvan insanın hep yanı başındadır.
Sayfa 376
Varlık ve Yokluk
Varlık demek töz, nitelik, nicelik, zaman, mekan vs. demektir; örneğin bütün '-dır'lar, yani olumlamalar fiil olarak varlıktır. Ne var ki bütün olumsuzlamalar da varlık fiilini kullanmaktan vazgeçemez. "Varlık yoktur" dediğimizde bile yokluğun var olan bir şey olduğunu söylemiş oluyoruz. Yokluk, varlık üzerinden tanımladığımız bir şeydir. 'Yoktur' dediğimizde, aslında 'yokluk vardır' demekteyiz ya da yok diye bir şey olmadığını ifade etmekteyiz. Var olanlar olarak veya varoluş sahipleri olarak yokluk temelli bir düşüncemiz olamaz.
Reklam
ölümle gelen hikmet
Bahçeden kovuluş, dünyayı iki kutupsal güç, iyi ile kötü, karanlık ile aydınlık güçlerin kozmik çekişme alanı haline getirmiştir. Bilgi, dişi ve kötülük ilişkisine şimdi ölümü de ekleyebiliriz. Dişi ölümü getirmiştir, dişi ölümdür. Dişi şeytandır, yılandır çünkü sonsuz hayatı, sonsuz gençliği elinde tutar, sınır koyar, kozmosu sınırlayan kaostur. Ama aynı zamanda hayattır; çünkü doğurgandır.
Hayvan ve İlah
İnsan doğal bir varlık olmaya indirgenemeyen, doğa dışı, yani doğaya, doğasına karşı çıkan bir varlıktır. Doğal çevrenin zorunluluklarından kurtulma, Darvinci rastlantısal değişme ve ayıklanma süreçlerinin dışına çıkma çabası insanın belirleyici özelliğidir. Bu gayret modern dünyada en üst seviyeye ulaşmıştır. Sonunda insan kendisini doğal seçilimin dışına fırlatmayı başarmıştır. İnsan artık bir "doğada" yaşamıyor. Modern kentler, doğal ayıklanmadan ayıklanmış doğal olmayan ortamlardır. İnsanın biyolojik evrimi neredeyse durmuştur. Artık doğal koşullara uyum sağlamak için bedensel değişimler geçirmek zorunda değildir. İnsanın kendisi ve doğa üzerinde kazandığı korkunç güç, evrimin doğal seyrini değiştirmiştir. İnsan için evrim yöntem değiştirmiştir; doğal seçilime tabi olmadan, rastlantının baskısından kurtularak kültürel kazanımlarının aktarıldığı yeni bir evrimsel sürece girilmiştir. Bu süreç eskisinin tersine iradi bir amaçsallık taşır. Evrimin sonucu insan açısından şu olmuştur: Doğal evrimin ürünü olan dolaysız insanın yerini, evrimin yönlendiricisi olma yolunda hızla ilerleyen kültürel evrimin ürünü dolaylı hayvan almıştır. Başka bir deyişle tinsel bir varlıktır artık; onu belirleyen sadece doğa değildir; onu belirleyen aynı zamanda birtakım insanlık ülküleridir. Kendisini kendi koyduğu bir ahlak yasasına göre biçimlendiren otonom bir varlıktır. Bu nedenle özgürlük idealine sahiptir.
Evrensel mitolojide yaratılış, insanların üremesine benzetilerek açıklan­maya çalışılmıştır: Kadın ve erkeğin birleşmesi gibi kar­şıtların birleşmesinden varlıklar meydana gelir. Bu var­lık alemi hem bir uyumdur, kadınla erkeğin uyumu gibi; hem de bir çatışma alemidir, kadınla erkeğin uyumsuzlu­ğu gibi.
İnsan dolaylı bir hayvandır çünkü o doğal dünyanın ortasında, bu doğal dünyadan az çok bağımsız ikincil bir dünyası olan tek varlıktır. Ancak dolaylı hayvan olarak insan bu teorik aklının yanı sıra pratik bir akla da sahiptir, yani tasarlar, amaçlar, amaçlan doğrultusunda seçimler yapar, planlar, üretir, çevresini düzenler.
Reklam
Ölüm düşüncesi, yaşama hırsını azdırır. Öte yandan, zevk alma düşüncesi de insan aklını kaçınılmaz olarak zevkin kökenine, yani sonuçta, onun için ölümden daha büyük bilinmezliklerle dolu olan tanrıya yöneltir. (Pascal Quignard)
Melanezya'da 19. yüzyıl sonu ila 20. yüzyıl başlarında incelemeler yapan antropologların tespit ettiklerine göre, Mata adasında (Banks adalan) bazı hayvanları veya bitkileri yemek veya bazi ağaçlara dokunmak tabudur. Bu tabuların ardında yatan inanç, yasaklamaların konusu olan kişi ile hayvan veya bitki arasındaki "özdeşlik" ilişkisidir; söz konusu kişi hayatının bir bitki veya bir hayvana bağlı olduğunu düşünür; zira kişinin annesi hamileyken bir hayvan veya bitkinin etkisi altında kalmıştır.
Sayfa 17
rüzgar ve ruh
Hareket, dölleyici rüzgar ve ruh arasında bir ilişki kurgulandığını görüyoruz. Ruh kelimesi; Almancada Seele, İngilizcede soul, Got dilinde saiwala, eski Almancada Saiwalo, eski Yunancada ise 'hareketli', 'alacalı', 'parıldayan' anlamına gelen aiolos idi. Eski Yunancada psykhe (nefs) kelimesi ise etimolojik olarak "nefes" veya "soluk" anlamına gelir. Bu kelimenin yakın biçimleri ise şöyledir: psykho (üflemek), psykhos (serin), psykhros (soğuk) ve physa (körük). 36 Rüzgar anlamına gelen başka bir eski Yunanca sözcük pneuma, aynı zamanda 'ruh' anlamına da gelir. Latince anima (nefs), eski Yunanca anemos (rüzgar) sözcüğüyle aynı köktendir. Kaşgarlı Mahmud'un sözlüğünde 'tın' ruh, nefs; 'tınmak' solumak, soluklanmak anlamına gelir. Got dilinde us-anan veya ausatmen 'soluk vermek' ve Latincede an-helare 'güçlükle soluk almak' anlamındadır. Eski yüksek Almancada spiritus sanctus yerini 'soluk' anlamındaki atum, Atem sözcüğüne bırakmıştır. Bütün bu kelimeler ruh kelimesinin anlamını ortaya koyar: Ruh, hareketli bir güç, hayat veren bir güçtür.
Orta Asya ve Sibirya'nın büyük bir bölümünde ayı ile kadın arasında cinsel ilişki yaşandığına inanılmaktadır. Sibirya'da sık sık ayının insana benzediği söylenir. Ayı ile kadının ilişkisine dair inançta da insan ile hayvan arasındaki fizyolojik benzerliğe dikkat çekme amacı sezilmektedir. Ayının insan gibi iki ayak üzerinde durabiliyor olmasına, ön ayaklarını el gibi ustaca kullanabilmesine, ayak izlerinin insan ayak izlerine benzemesine dikkat çekilmiştir. Fiziksel benzerlikler dışında ayının insan gibi akıllı olduğuna, insanların konuşmalarını anladığına, istese insan dilinde de konuşabileceğine dair inançlara Yakutlarda rastlanır. Fin ve Lapon kültürlerinde tüm hayvanlar arasında en büyük saygıyı ayı görüyordu. Ayıyı; ataları gök tanrısının oğlu sayıyorlardı. Khanty ve Mansilere göre ayının esas evi gökyüzüydü, ama sık sık dünyayı ziyaret ederdi. Ayı üstüne yemin etmek ya da "ayı andı" içmek, en güçlü ve bağlayıcı yemindi.
130 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.