Dört Duvar Beş Pencere kitaplarını, Dört Duvar Beş Pencere sözleri ve alıntılarını, Dört Duvar Beş Pencere yazarlarını, Dört Duvar Beş Pencere yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanların kültür düzeyi ne olursa olsun, sakatlığım karşısındaki tavırları değişmiyor: acıma ve nefret. Kimi saklayabiliyor bunu, kimi de saklayamıyor.
... Uzun zamandır susuyorduk oysa. Üç beş sözcükle dönen yoksul ve verimsiz konular üzerinde konuşmaya çalışıyor, onu da beceremiyorduk. Biz ayrımında olamıyorduk, ama bir şeyler bitiyordu.
Cemil Kavukçu'nun öykülerini her okuyuşumda daha çok sevmeye başladım. Muhteşem bir dili var. Sade ve sürükleyici. Sizi yormayan, tam tersi dinginlik veren. Hayatın her anından bir parça var öykülerinde. Neredeyse tüm kitaplarını aldım. Sırayla okuyacağım. Siz de mutlaka okumalısınız.
Cemil Kavukçu'nun erken dönem öykülerinden oluşan Dört Duvar Beş Pencere on iki öyküden oluşuyor. Her biri belirli bir seviyeyi tutturmuş nitelikli öyküler bunlar. Kitabın arka kapağında Fethi Naci, Doğan Hızlan, Füsun Akatlı ve Semih Gümüş'ün birer cümlelik övgüleri var ve en altda da "Kavukçu'nun ustalaşma sürecini tamamladığı" yorumu yapılıyor. Bu yoruma katılmamak mümkün değil zira Kavukçu'nun bu kitabındaki öyküler nitelik açısından daha sonra yayınladığı öykü kitaplarından geride değil. Zaman içinde ustalaşan Kavukçu'nun bu kitabıyla edebiyatımızda iz bırakan öykücülerden sayıldığı yorumu oldukça haklı.
Haber ve Haberci, Kesişme Noktası, Arakesit, Çizgi İçi gibi öyküleri daha çok sevdiğimi, bilhassa Çizgi İçi'nin konusunda kendimden birçok şeyler bulmam hasebiyle öne çıkardığımı söyleyebilirim. Cemil Kavukçu Türk edebiyatının en önde gelen öykücülerinden biridir kuşkusuz.
Ama, onların birbirlerine bakıp gülümsemeleri gereksizdi. Bu gülümsemeleri bilirim ve bu gülümsemeleri sevmem; soğuktur, alayın ve küçümsemenin gizlendiği sessiz dayanışmalar gibidir.
Uzaklaşmak ister gibi bir tavır içinde değildim; uzaklaşıyordum. Elimizde olmadan ayrışıyor, dağılıyorduk. “Ne yazık ki başka yollarda yürüyoruz,” demiştim.
Bütün pazarlar gibi özelliksiz ve sıkıcı bir günün en anlamlı görüntüsüydü; savrulan kuşlar ya da eğlenen kuşlar ya da pazar günü dairelerine sıkışıp kalmış “biçare” insanlarla dalga geçen kuşlar.