Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Drina'da Son Gün

Faik Baysal

Drina'da Son Gün Hakkında

Drina'da Son Gün konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Balkanlar ve Türkler etle tırnak misali, birbirinden ayrılamazdı. Türkler o topraklar için kanını dökmüş, o topraklar da Türkleri bağrına basmıştı. Balkanlar’da yaşayan Türkler için Drina vatan toprağıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın sert rüzgârları insanları savurup köklerinden koparmadan önce Drina sokaklarında gezen Türkler, gün gelip o sokaklarda cehennem azabı çekeceklerini bilemezlerdi. O güne kadar barış içinde yaşanan topraklarda artık istenmez olmuşlardı. Tito öncesi Yugoslavya'da hüküm süren Alman idaresi kendilerine yakın gibi görünse de Türkler, vatanlarında, yani Yugoslavya topraklarında artık can güvenliğinden yoksunlardı. Balkan'ı mesken tutmuş çetecilerin katliam ve tecavüzleri de giderek Türkler üzerine yoğunlaşıyordu. Canlarını kurtarmak için kaçmaktan başka çareleri yoktu. Tek tesellileri göç etmeye zorlandıkları bu topraklara bir gün geri dönmeleri umuduydu. Drina’da Son Gün, Faik Baysal’ın usta kaleminden çıkmış, Yugoslavya’da yaşayan Türklerin, o topraklarla vedalaşmasını anlatan belgesel niteliğinde bir romandır. 100 Temel Eser içerisinde de yer alan bu roman, bir döneme ışık tutmaktadır.
Tahmini Okuma Süresi: 12 sa. 26 dk.Sayfa Sayısı: 439Basım Tarihi: Eylül 2013İlk Yayın Tarihi: Aralık 2010Yayınevi: Nemesis Kitap
ISBN: 9786055092153Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 73.0
Erkek% 27.0
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Faik Baysal
Faik BaysalYazar · 14 kitap
Faik Baysal (d. 1922, Adapazarı) - (ö. 9 Aralık 2002 İstanbul) Türk yazar. 1922 yılında Adapazarı'nda doğdu. İlk, orta ve liseyi Saint Joseph Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'ndeki yüksek öğreniminden sonra (1942), gazetelerde, şirketlerde, ansiklopedilerde çevirmenlik ve çeşitli liselerde Fransızca ve İngilizce öğretmenliği yaptı. Gazetelerde, dergilerde çalıştı. İkinci Dünya Savaşı boyunca yedek subay olarak orduda görev aldı. Başından sonuna kadar Meydan Larousse'un çalışmalarına katıldı; ilk romanı Sarduvan'ı 1944 yılında yayınladı. Arkasından çok sayıda şiir, öykü ve roman yazdı. Sarduvan'la Orhan Kemal Roman Armağanı'nı Sancı Meydanı'yla 'Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazandı. Faik Baysal'ın Fransızcadan birçok çevirisi vardır. Evli ve iki çocuk babasıdır. İlk şiiri Gündüz dergisinde çıkan (1936), 1943'ten bu yana, en çok Varlık dergisinde şiir, hika;yelerine, gazetelerde tefrika romanlarına rastlanan Baysal, konularını büyükbabasının yanında çocukluğunu geçirdiği Adapazarı ve çevresi köy ve kasabalarında, İstanbul'un kenar mahallerinden aldı, sefalet ve serseriliklere kaymış insanların hayat dramlarını inceledi. Faik Baysal, 9 Aralık 2002'de vefat etti. Baysal'ın Sanatı Baysal, öyle gözler önünde olmayan, köşesinde kozasını ören; ömrünü edebiyatla iç içe yaşamaya, hatta bununla soluk almaya adayan, çevirileriyle yeryüzü kültürlerine açılmayı bir yaşama biçimine dönüştüren aydınlanmacı bir yazın insanıydı. Şiirle adım attı yazın dünyasına. Ama asıl öykü ve romanlarıyla "1940 Kuşağı" içinde yer aldı, adını duyurdu. Bir bakıma 1944'te yayımladığı ilk romanı Sarduvan, yazarımızın edebiyat alanındaki yönelimini de ortaya koyan bir yapıt oldu. Romanın yeni basımındaki sunuş yazısında, Baysal; "Roman büyük gürültü kopardı ve sonunda edebiyat kazandı," derken; gerçekten de o koparılan gürültünün üzerinde, en az bu roman kadar, durmak gerektiğini düşündürüyordu bizlere. Baysal, 19 yaşında bir genç edebiyatçı olarak, içinden çıktığı toplumun sorunlarına ilgi duyan, yaşanılan düzensizlik ve yoksulluklardan rahatsız olan biridir. Amacı o tanıklığını romanıyla yansıtmaktır. Öyle de yapar. Yazar, gelip yaşadığı kentle yüzleşirken; taşrada (Adapazarı) yakından tanıdığı bir yörenin insan-yaşam gerçekliğine döner yüzünü. Duyduğu rahatsızlık toplumdaki değişimle gelen çarpıklık, yozlaşmadan kaynaklanır. Yazarı harekete geçiren de toplumun vicdanı olma duygusudur diyebiliriz. Bunu kendisi şöyle dile getirir: "Ben Sarduvan'ı daha çok bu rezilliği sarsmak, okuyucuya uyarıda bulunmak, biraz abartılı da olsa insanımızın gerçek dramını gözlerin önüne sermek, edebiyatımızı saçmasapan kitaplarıyla halkı afyon yutmuş gibi uyutan tefrikacılarımızın gerçek yüzlerini ortaya koymak için yazdım." Romancımız, döneminin yazın ortamına da tepki duymaktadır aslında. Bu ilk roman, Baysal'ın bundan sonraki edebiyat yolu için bir kilometre taşı olur. 1957'de yayımladığı ikinci romanı Rezil Dünya, o çıkışının ne denli yerinde olduğunu pekiştiren bir örnektir. Henüz köy-kent kavramlarının edebiyatımızda tartışılmadığı bir ortamda, toplumcu bir bakışla yalın gerçekçilik savının roman ve öyküde nasıl biçim alabileceğini gösterebilen bir kuşağın yazarıdır, Baysal. Bir yanı "Garip Şiiri"nin getirdiği açılımla dışa/sokağa/toplum yaşamına, ötedeki 'küçük insan'a nasıl bakılması gerektiğini; diğer yanı da toplumcu gerçekçi bakışla insan-toplum gerçekliğinin nasıl yansıtılması gerektiğini gösterir. İşte bu iki bileşimdir Faik Baysal kuşağının edebiyatını var eden. Gelenekselle modern arasındaki çizginin önünü açan, düzyazıda yeni bir dil kurup biçim geliştirerek, farklı bakış açılarının edebiyatı nasıl zenginleştirebileceğini gösterirler. Baysal, işte bu oluşumun en 'sahih', en 'yalın' yerinde durur. İnandırıcı, içten, insanı ve toplumu seven, yerellikten çok yöre/kasaba-kent gerçekliğini önceleyen; giderek de öykü ve romanlarında bunun daha derişik yanlarını irdelemeyi amaçlayan bir tavır geliştirdiğini söyleyebiliriz. Elleri Sesinin Rengindeydi (1998) kitabındaki öyküleri bunun güzel örneğini sergiler. Rezil Dünya (1957), Drina'da Son Gün (1972) ve Voli (1993) romanları değişimin dönemsel tanıklıklarını içermesi bakımından hem Faik Baysal'ın anlatı dünyasında, hem de romancılığımızda önemli bir yere sahiptir. Son romanı Madam Bambu'dur.