Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünya Tarihi ve Siyaset

Huricihan İslamoğlu

Dünya Tarihi ve Siyaset Gönderileri

Dünya Tarihi ve Siyaset kitaplarını, Dünya Tarihi ve Siyaset sözleri ve alıntılarını, Dünya Tarihi ve Siyaset yazarlarını, Dünya Tarihi ve Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
255 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Dünyanın farklı bölgelerinin farklı bakış açılarına göre tarihyazımı da farklılıklar gösteregelmiştir çoğu zaman kuşkusuz. Birilerinin fatihleri bir diğerinin istilacısı oluyor. Bir başka durum ise modernlik ve gelişmişlik tartışmaları kuşkusuz. Kendi kurum ve düşünce tarihlerini merkeze almış olan batı dünyası, bu kritere uymayan ya da toplum yapısı uyamayan toplumları "gelişmemiş" olarak sınıflandırıyor. işte buradan başlıyor kitap anlatısına. İlk önce Batının iddia ettiği gibi İslam coğrafyasının sanıldığının aksine daha önceki cağlarda batıdan daha gelişmiş durumda olduğunu savunan Batılı düşünürlerin görüşlerini sunuyor. Daha sonra avrasya ve asya kalan büyük imparatorlukların mülkiyetin özele inmesi konusunda batının idddia ettiğinin aksine aslında çaba sarf ettiğini ama çeşitli nedenler ile başarılı olamadığını açıklıyor. Sayın İslamoğlu kesinlikle okunması gereken bir tarih yazarı. tek taraflı bakış açısını değiştirmek isteyen herkese tavsiye etmeyi bir borç bilirim.
Dünya Tarihi ve Siyaset
Dünya Tarihi ve SiyasetHuricihan İslamoğlu · İletişim Yayıncılık · 05 okunma
255 syf.
8/10 puan verdi
·
70 günde okudu
Kitap farklı bakış açısına sahip olmak isteyenler için besleyici olabilir. Tarihi kronoloji dışında okumak için güzel fırsat sunuyor. Her türden okuyucu için faydalı olacağını düşünüyorum
Dünya Tarihi ve Siyaset
Dünya Tarihi ve SiyasetHuricihan İslamoğlu · İletişim Yayıncılık · 05 okunma
Reklam
Hodgson'a göre tarihte tüm medeniyetlerin paylaştığı, dünya tarihinin birleştirici unsuru bireylerin bir yandan gündelik hayatta karşılaştıkları sorunlara çözüm ararken öte yandan ahlâki bir yaşam sürdürmek için gösterdikleri çabadır. Hodgson, bireylerin maddi ve manevi kaygıları arasındaki ayrıma dikkat çekerek maddi kazanç kaygılarıyla sosyal adalet (kaynakların adil dağılımı, toplumsal düzen ve barış gibi öncelikler) arasında süregelen temel bir gerilime işaret eder. İçinde yaşadığımız küresel piyasa ortamında bu gerilimin göz ardı edilmesiyle birlikte, insanların birbirlerine düşman olduğu, dünyanın her köşesinde irili ufaklı savaşların patlak verdiği medeniyet dışı bir barbarlığa doğru gidişe şahit oluyoruz.
Eski Osmanlı topraklarının seçkinleri, yaşadıkları toplumlarının içinde bulunduğu koşulları açıklayabilmek ve çözümleyebilmek için sıklıkla dünya tarihinin ikili zıtlıklar çerçevesinde düşünüldüğü Şarkiyatçı görüşlere sığınıyorlardı. Bilhassa imparatorluğun çöküşünün ardından Anadolu taşrasında kurulan genç Türkiye cumhuriyetinin yönetimi üstlenen
Osmanlı tarih yazınındaki bu yeni liberal-postmodern akımın önemli bir odak noktası Osmanlı hukuk kültürü ve bu kültürün arabulucu ve müzakereci karakteri üzerine çalışmalar olmuştur. Örneğin , Akarlı (2005) yerel mahkemelerde -ve imparatorluk yüksek mahkemesinde- uygulandığı haliyle hukukun farklı yerelliklerdeki bireyler ve toplulukların
Söz konusu olan Osmanlı/lslam geçmişinin reddiydi. Tarihçiler Orta Asya'da Türki toprakların tarihlerinde kimlik arayışlarına itildiler. Örneğin, önemli bir Osmanlı seçkini olan Mehmet Fuat Köprülü , lslam bileşenini bir kenara atarak Osmanlı lmparatorluğu'nun yükseliş hikayesinin izini Türki kahilelerin Orta Asya'dan Batı'ya doğru göç hareketlerinde ve bu kabilelerin Bizans'ın kurumlarıyla tanışmaları ardından girdikleri "medenileşme" sürecinde aradı. Köprülü , bu sayede, milliyetçi (Türki) hikayeyle Batılı unsuru (Bizans) uzlaştırmayı amaçlıyordu ; geçmişte ilkel olanın "medeni" olanla karşılaşması belki de gelecekte Avrupalı kurumların benimsenmesini öngören başka bir karşılaşmanın ve uzlaşmanın habercisiydi. Öte yandan, Halil İnalcık için bu "medenileştirici" katman Bizans üzerinden Avrupa'da değil, Avrupa'nın dışındaki bir ortamda, İslamiyet öncesi İran'da aranmalıydı. İnalcık, Osmanlı medeniyetinin benzersizliğinin, biricikliğinin temellerini İran devlet yönetiminin kurumlarında aradı.
Reklam
Avrupa dışındaki bölgelerin tarihçilerinin dünya tarihiyle etkileşimi genellikle bölgesel veya ulusal tarihlere odaklanarak (veya mevcut tarihleri yeniden yazarak) içe dönme biçiminde gerçekleşmiştir. Bu tarihler çoğu zaman, Avrupa merkezli dünya tarihi yazınının o bölgelerde topluma ve tarihe dair varsayımlarına olumlu veya olumsuz tepkileri içerirler ve karşılaştırmalı tarih nitelendirmesini hak ederler. Şöyle ki, bölgesel veya ulusal tarih yazımı en fazla Avrupa dünya tarih yazını kadar dünya tarihi olmayı başarabilir, çünkü bu tarihlerin referans noktası yine Avrupa'nın kaygılarıdır; Avrupa dışındaki bölgeler esasen Avrupa'nın hikayesine farklı renklerde bir arka fonu olma işlevini yerine getirirler.
Foucault'nun "ponapticon" metaforu aracılığıyla tanımladığı modern yönetim kurumları, örneğin okullar, akıl hastaneleri, bürokrasi, yaşamın her boyutunu biçimleyip denetlerken içerdikleri iktidar ilişkilerini ve onların uygulamalarını gizler ve görünmez kılar. Yani yönetim, siyasi öznesi olmayan bir iktidarı temsil etmektedir. Bu iktidar öylesine yaygın ve mutlaktır ki, yönetim kurumları tarafından denetlenip şekillenen toplum ve bireyler onda ayırt edilemezler, onun bir parçası haline gelirler. Böyle olunca da denetim neredeyse görünmez hale gelir, kimse kimin kime hükmettiğini, kimin kim tarafından denetlendiğini bilmez durumdadır. Huricihan İslamoğlu / Dünya Tarihi ve Siyaset Sayfa 206 - 207