Juan Gabriel Vasquez ‘in okuduğum ilk kitabıydı ve kitap kapağını açtığımda Küçük Prens’ten bir alıntıyla karşılanmak hoş bir sürpriz oldu.
Bir aşk hikayesi eşliğinde Kolombiya tarihine de tanıklık etmiş olduk Düşen Şeylerin Gürültüsü’yle.Kitabın ilk yarısını bir solukta bitirdim.Sonra altını çizdiğim,beni düşündüren cümlelere tekrar dönüp soluklandım ve uzun uzun düşündüm.Kara kutu kaydının Silva’nın dizeleri eşliğinde anlatıldığı o bölümü defalarca okudum ve her seferinde duygulandım.Anlatım büyüleyiciydi.Başkalarının anılarına sahip olmanın ne kadar etkileyici ve aynı zamanda ürkütücü olabileceğini farkettim.
Bir ülkenin kaderinin,suçlu masum her bireyi etkilediğini gördüm bir kez daha ve her seçimin istesek de istemesek de bir vazgeçiş olduğunu anladım.
Marquez,Shakespeare,Cortazar ve Hawthorne’yle satır aralarında karşılaşıp selamlaşmak kitabı ayrıca tatlandırdı benim için.
Güzel ve özel bir okumaydı,bizi bol bol düşündüren...