Adını sık sık duyduğum ama bir türlü okuyamadığım kitabı sonunda okudum. Kitabın uzun olmasından şikayet eden yorumları gördüm ama ben pek katılmıyorum. Ortada araştırılan bir cinayet var ve tıpkı bir polis soruşturması gibi detaylandırılması, bu detaylara hakim olmak bana göre çok iyiydi.
Kitabın adını sık sık duymama rağmen konusu hakkında pek bir fikrim yoktu. Yaptığı son haberle itibarı sarsılan Mikael, Henrik Vanger'ın teklifini kabul ederek yıllar önce kaybolmuş yeğeni - Henrik'e göre öldürülmüş - Harriet Vanger'ı araştırmaya başlıyor. Bu araştırmayı ailenin geri kalanından gizleyebilmek için de Mikael'ın Henrik'in otobiyografisini yazdığını söylüyorlar.
Yazarın Vanger ailesi hakkında bu kadar detaycı olmasını çok sevdim. Karakterleri bu kadar detaylandırması ve böylece şüpheleri birkaç kişinin üzerine dağıtması çok hoştu. Mikael'ın ortaya çıkardığı şeyler o kadar dehşet verici ki Mikael'ın da deyimiyle: midem bulandı. Yaşananlar her ne kadar korkunç ve canice olsa da dünyada bunların kat kat beterinin yaşandığını biliyorum.
Lisbeth Salanger hakkında pek bir şey söylemeyeceğim, spoiler olmasın diye. Ama Lisbeth, yani bir yerden sonra Mikael'in araştırmasına dahil olan genç ve zeki kız, bu kitapta pek detaylandırılmamış gibime geldi. Bunun sebebi de sanırım ikinci kitabın Lisbeth'e odaklanması. Serinin devamını da okuyacağım tabi ama en azından bir hafta ara vermem gerektiğini hissediyorum.
Kısacası, kitap bir bulmaca çözüyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Sürükleyici ve detaycı kitapları seviyorsanız, okumanızı tavsiye ederim.