Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

el-Minhac fî Usûli’d-Dîn Dinin Temel İlkelerini Anlama Yöntemi

Zemahşeri

el-Minhac fî Usûli’d-Dîn Dinin Temel İlkelerini Anlama Yöntemi Sözleri ve Alıntıları

el-Minhac fî Usûli’d-Dîn Dinin Temel İlkelerini Anlama Yöntemi sözleri ve alıntılarını, el-Minhac fî Usûli’d-Dîn Dinin Temel İlkelerini Anlama Yöntemi kitap alıntılarını, el-Minhac fî Usûli’d-Dîn Dinin Temel İlkelerini Anlama Yöntemi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Sorumluluk yüklemenin (teklif) güzel bir şey olduğunun delili nedir?" diye sorarsan, Derim ki: Çünkü o, küçük zorluklar içermekle beraber övgü ve yüceltmeyi gerektiren sürekli ve büyük yararlar olan sevabı hak ettirir. Bu da ancak teklif ile gerçekleşir. Teklifte herhangi bir kötülük yoktur. Aksine sunulan şeylerin güzelliği söz konusudur. Akıl sahipleri, bir adamın ilim edinmesi ve kazanç elde etmesi için oğluna büyük zorluklar yüklemesini güzel bulurlar. Teklif buna (yani kazanç ve faydaya) ulaştıran yoldur. Övgü ve yüceltme ise, bir hak ediş olmaksızın güzel olmaz. Ayrıca teklifte hiçbir açıdan kötü değildir. Zira o, Allah'ın fiilidir.
Hadîsi Kütüb-i Sitte imâmları sahîh olarak rivâyet etmişlerdir. İmâm Nevevî, hadîsin şerhinde şöyle demiştir: “Kasten cinâyet işleyen bir kimse, öldürdüğü şekilde kısâs edilerek öldürülür. Eğer kılıçla öldürürse, o da kılıçla öldürülür. Taş yahut ahşap ya da benzer bir şeyle öldürmüşse o da onun gibi bir şeyle öldürülür. Çünkü Yahûdî, kadının başını ezmiş, buna karşılık onun da başı ezilmiştir.” Anlaşılacağı üzere, bu mes’ele hakkındaki râcih olan görüş, kâtile işlediği öldürme fiilini kısâs olarak uygulamaktır.
[el-Minhâc Fi Şerhi Sahîhi Müslim: 11/158]
Reklam
Bil ki alemin var edicisi, diğer varlıklardan farklıdır. O; cisim, araz ya da herhangi bir şekilde bu ikisinin benzerle rinden değildir. Bir yön/cihette değildir, bir şekle bürünmez, bir mekanda bulunmaz, duyu organlarının her hangi biriyle idrak edilemez, zatı gereği görülebilir değildir, sadece O'na özgü olacak bir ezelilikle kadimdir. O'nu bir yokluk öncele memiştir. Tüm varlıklar üzerinde zatı gereği/zatı ile kadir dir. Tüm bilinenleri zatı ile bilir, zatı gereği diridir, zatı ge reği işiten ve görendir. Bütün idrak edilenleri idrak edendir. Tüm bunlar O'nun zatı gereği olup, bunları gerekli kılacak anlamlara (sıfatlar) bağlı değildir.
Mürid kimdir? diye sorarsan, Derim ki: Kendisinden bilinçli eylemler ortaya çıkandır. Yüce Allah müriddir, çünkü O'nun rastgele değil, bilinçli fiiller yaptığı vakidir. Denmiştir ki: 'Yüce Allah kendi fiillerini irade eder.' sözümüzün anlamı, O'nun fiilleri isteme ya da istememe durumu olmaksızın onları yerine getirmesidir. Başkalarının fiillerini irade etmesi, onları emretmesidir. Ondaki irade sıfatı, bizdekine benzer değildir. Bizdeki irade, kasıt ve meyletmek anlamındadır. Kim Allah'ta bizdeki gibi irade olduğunu iddia ederse, o yaratılmış ve sonradan ortaya çıkmış (hadis) bir sıfat ile O'nun mürid olduğunu söylemiş olur.
Canlıların eceli, Yüce Allah'ın onların hayatının sona ere ceğini bildiği vakittir. Hiçbir canlı eceli gelmeden ölmez. "Hayatı boyunca haram yiyen kimse hakkındaki görüşünüz nedir? O, Allah'ın rızkından yemiş değil midir? Ancak sonuçta o, Yüce Allah'ın mübah kıldığı şeylerden yememiştir:' dersen, Derim ki: Allah onu haram ile rızıklandırmıştır, demem. Allah onu rızıklandırmamıştır da demem. Aksine Allah, mübah yollarla elde edilecek şeylerle onun rızıklanmasını mümkün kılmıştır. Ancak o, buna muhalefet etmiş ve aksi olana (haram) yönelmiştir.
Eğer "iyilik ve kötülük Allah'tan mıdır, yoksa kuldan mıdır?" diye sorarsan, Derim ki: Verimlilik/bereket ve sağlık anlamında iyilik (hasene) Yüce Allah'tan, itaat ise kuldandır. Fakat Yüce Allah, (isteğinin) yerine getirilmesi karşılığında lütufta bulunmuştur ve peygamber göndererek vaatlerini bildirmiştir. Kıtlık, hastalık gibi kötülükler de sevap nedenidir ve hikmete uygundur. Masiyet kullardan olup, yüce Allah bundan beridir.
Reklam
Allah, ancak iyi olanı emretmiş ve ancak kötü olanı yasaklamıştır. O'nun emretmesi fiile teşvik etmesi, yasaklaması ise fiili yasaklamasıdır. Hikmet sahibi olan, kötü ve çirkin gördüğü bir şeyi teşvik etmez, istediği bir şeyi de yasaklamaz. Yüce Allah kulun inkarını istemiş ve onun iman etmesini çirkin görmüş olsaydı, bu durumda kulun terk etmesi için ona imanı emretmiş, yine yapması için de inkarı ona yasaklamış olurdu. Böylece de O'nun katında kafir de mü'min gibi makbul olurdu. Çünkü bunlardan (iman ve küfür) her biri, O'nun dilediği şeyler olarak ortaya çıkmış olurdu.
"Allah'ın tüm makdurata güç yetiren (kadir) ve tüm bilinenleri (malumat) bilen olduğunun delili nedir?" diye soracak olursan, Derim ki, O, zatı ile kadir ve alimdir. O'nun zatı açısından herhangi bir makdurun ya da her hangi bir bilinenin (malum) bir ayrıcalığı (ihtisas) yoktur. Tıpkı O'nun varlığının belirli bir zamana özgü ve sınırlı olmadığı gibi.
''Alemin yaratılmasının nimet olduğunun delili nedir?" diye soracak olursan, Derim ki: Evrende canlılar ve cansızlar vardır. Cansızlar, canlılar için nimettir. Çünkü eğer O, canlıların yararlanacağı cansız varlıkları yaratmamış olsaydı, bu abes olurdu. Canlıların da canlı olarak yaratılması da onlar için nimettir. Çünkü onların bu şekilde yaratılmalarından dolayı cansızlardan yararlanırlar ki bu güzeldir. Yüce Allah'ın böyle yapması ihsandır. Varlıkların amaçsız (canlı-cansız ve birbirlerinde yararlanacak şeklin dışında) yaratılmaları abes olurdu. O halde mutlaka bir amacının bulunması gerekir.