Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Empedokles Hakkında

Empedokles konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Alman şiirinde özel bir yeri, özel bir önemi olan Friedrich Hölderlin (1770-1843) doğayla kendini birleştiren, kendinden doğaya açılan, doğadan kendi iç-evreninin derinliklerine inip oradan türlü türlü sesler getiren bir şiir anlayışının taşıyıcısıdır. Onun gözleri dış-evrene bakarken bile kendi içini, kendi özünü görür. Şiirinde, boyuna kendini doğalaştıran, doğa olaylarında kendinin yansıdığını sezinleyen, bu sezişlerini anlatmaya, şiirin diliyle açıklamaya yönelen bir tutum, bir güç kavranır eğilim vardır. Yaşayışının pek kısa bir dönemi içinde düzenli düşünebilen, yıllarının çoğunu çılgınlık içinde geçiren Hölderlin'in şiirinde derin bir insan anlatımı, daha doğrusu kendini doğaya veriş, özünü doğada buluş duygusu sezilir. 1806 yılında çıldıran ozanın bütün yazılarında doğayla birleşme,doğanın içinde kendini bulma çabaları kolayca görülür. Alman şiirine getirdiği yenilik de işte buradadır. Onun şiirlerinde, doğa konuşur, bir ozanın dilinde kendini, kendi anlatımını bulur gibidir.
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.Sayfa Sayısı: 160Basım Tarihi: Ekim 2000Yayınevi: Cumhuriyet Kitap
Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 39.4
Erkek% 60.6
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Friedrich Hölderlin
Friedrich HölderlinYazar · 7 kitap
Johann Christian Friedrich Hölderlin (d. 20 Mart 1770 Lauffen am Neckar; ö. 7 Haziran 1843 Tübingen), Alman lirik şair. Friedrich Hölderlin klasik çağın ve romantizmin en önemli temsilcilerindendir. Alman şair Johann Christian Friedrich Hölderlin, 20 Mart 1770'te Lauffen am Neckar'de doğdu, 7 Haziran 1843'te Tübingen'de öldü. Küçük yaşlarda babasını, büyükbabasını ve kardeşlerini yitirdi, bu ölümler Hölderlin'i çok etkiledi. Annesi ve üvey babasının yanında büyüdü. Çocukluk çağını yalnız ve otoriter bir annenin yanında geçirmesi üstünde derin izler bıraktı. Bu sert huylu annenin ona mutlu bir çocukluk geçirtmek için harcadığı tüm çabalara karşın o, daha küçük yaşta iken ruhunda nedenini kavrayamadığı bir özlem duymuş, bu sonsuz özlemi doğa içinde dindirmeye çalıştı ve ona karşı tapmaya benzer bir sevgiyi duygulu ruhuna sindirmişti. Eğtim hayatı 1776'da annesinin yönlendirmesiyle başladı. 1782'den itibaren Yunanca, İbranice, Latince ve retorik konularında ek eğitim aldı. Onu önce Nürtingen'deki Gymnasium'a, sonra Maulbronn'daki ünlü Klosterschule (papaz okuluna) verdiler. 1788'de yüksek öğrenim için gittiği Tübingen Stift Manastırı'nda öğrenim gördü. 1794'te Friedrich Schiller ve Johann Wolfgang von Goethe ile tanıştı ve mektup romanı Hyperion'u yazmaya başladı. Hölderlin şiirlerini Schiller ve Goethe'ye gösterdi; fakat, Goethe şiirlerini beğenmeyince müthiş bir düş kırıklığı yaşadı. Özel ders vererek yaşamını kazandı. 1795'te bir süre Jena Üniversitesi'ne kaydoldu ve burada Johann Gottlieb Fichte'nin derslerine katıldı ve Novalis ile tanıştı. 1796'dan 1798'e kadar Frankfurt am Main'de öğretmen olarak yanında çalıştığı işvereni bankacı Jakob Gontard'ın karısı Susette Gontard'a aşık oldu. Duyguları karşılıklıydı. İlişkileri bir süre sonra ortaya çıkınca Hölderling görevinden kovuldu. Daha sonra 1798'den 1800'e kadar Homburg'da yaşadı ve Susette ile ayda bir gizlice buluşmaya devam ettiler. Bu dönemde bir şair olarak kendini geliştirmeye devam etse de, maddi sıkıntıları devam ediyordu. Zaman zaman annesinden küçük maddi yardımlar alıyordu. 1790'ların sonlarında Hölderlin'e şizofreni teşhisi kondu. 1800'de Susette Gontard ile yaptığı son görüşmeden sonra psikolojisi daha da kötüleşti. Sonunda aşık olduğu kadından da ayrılmak zorunda kalması kendine olan güvenini ve saygısını yitirmesine neden oldu. 1800'lerin sonunda Stuttgart'ta muhtemelen Pindar çevirileri üzerinde çalışmak üzere bir süre kaldıktan sonra, İsviçre'nin Hauptwyl kentinde ve daha sonra 1802'de Bordeaux'daki Hamburg konsolosluğunun evinde öğretmen olarak geçici işler yaptı. 1802'nin sonlarında hem fiziksel hem de zihinsel olarak bitkin bir halde Nürtingen'deki evine geldi ve Susette Gontard'ın Frankfurt'ta aynı zamanlarda gripten öldüğünü öğrenince ruhsal bozukluklar yaşamaya başladı. Stuttgart dönüşünde hükûmet doktoru saldırganlık belirtileri saptadığından zorla Tübingen'e gönderdi. Çıldırdığı kesinleşince, yaşamının kalanını Neckar ırmağı kıyısında, gözetimine verildiği bir marangoz ailesinin evindeki kulede geçirdi. Tanrı'nın, doğanın ve insanın bir sayıldığı zamanlara geri dönmeyi istemiş, şairin Tanrı ile insanlar arasında bir köprü niteliği taşıdığına inanmıştır. Hölderlin'in şiiri şiirsel güzelliği felsefi derinlikte birleştirir. Ekmek ve Şarap (1800-1801) yeniden düzenlenmesi ölümünden sonra 1894'te yapılmıştır. Patmos gibi klasik güfte ve ağıtları, eski Yunan stilini ve ruhunu canlandırmıştır.