Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eşikte Duran İnsan

Rasim Özdenören

Eşikte Duran İnsan Sözleri ve Alıntıları

Eşikte Duran İnsan sözleri ve alıntılarını, Eşikte Duran İnsan kitap alıntılarını, Eşikte Duran İnsan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elbette kendini bilen rabbini bilir. Ve dönüşerek rabbini bilen kendini bilmeye başlar.
Elbette kendini bilen rabbini bilir. Ve dönüşerek rabbini bilen kendini bilmeye başlar.
Sayfa 39 - epubKitabı okudu
Reklam
– Vallahi ben seni seviyorum, dedim. Bunun üzerine: – Allah için mi seviyorsun? Dedi. – Evet, Allah için seviyorum, dedim.
Sayfa 65 - epubKitabı okudu
ibadet, kişiyi kötülükten sakındırabilmişse hakkı yerine getirilmiş olur.
Sayfa 48 - TASAVVUFÎ YAŞANTIKitabı okudu
Acelemiz olduğunu söylüyoruz. Acele ediyoruz. İşlerin, insanların ardından koşmaya, yetişmeye çabalıyoruz. Ama içimiz gene de, tatminsiz, çünkü biliyoruz ki, yetişemediğimiz, yarım bıraktığımız, yarım bırakmak zorunda kaldığımız işlerimiz, tamamlayabildiklerimizden daima daha az görünüyor. Bir de, içinde yaşadığımız çağın "hızlı" diye nitelenmesi, bizi, baş döndürücü bir hız girdabının içine sürüklemeye yetiyor. İşimizin daima biraz daha aceleyle ve biraz daha hızla ifa edilebilmesi için, birileri elinden geleni ardına koymuyor. Böylece, nerdeyse hiç bir şeye demlenme fırsatı tanınmıyor dense yeridir.
İz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Şeriat Kur'an'ın ve Sünnet'in tümüdür; Kur'an'ın ve Sünnet'in, açık veya örtük olarak söylediklerinin tümü... Böylece İslâm'ın şeriatını onun sadece lafzına indirgemiş olmuyoruz, onu ruhuyla (esprit) birlikte bir bütün kabul ediyoruz. Şeriati, lafzıyla ve ruhuyla bir bütün kabul etmenin pratik sonuçları var.
Sayfa 43 - ANAHTARKitabı okudu
İslâm kıskanç bir dindir. Kendisinin zuhur ettiği yerde bir başkasının (batıl olanın) zuhuruna göz yummaz. Kendisi varsa, bir başına var olur.
Sayfa 24 - İslâm KıskançtırKitabı okudu
Edep, yalan karşısında hakikate sözcülük edecek tavra sahip çıkmaktır. Edep, ceberut yalan karşısında, sessiz hakikatin yanını tutmaktır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Elbette kendini bilen Rabb'ini bilir. Ve dönüşerek Rabb'ini bilen kendini bilmeye başlar.
Sayfa 49 - TASAVVUFÎ YAŞANTIKitabı okudu
Reklam
Bizi kısıtladığını düşündüğümüz duvarlar çok işe yarıyor bu nedenle: kendimizi kısıtlanmış hissetmesek belki düşüncenin sonsuzluğunu da fark etmezdik. İnsan oluşumuzun değerini de bilemezdik, onun değerinin içine gömülü bulunduğumuz bu ölümlü, bu dayanıksız, bu, günün birinde çürüyüp gideceğinden emin olduğumuz topraktan hâsıl edilmiş bedenin içinden fışkırdığını anlayamazdık! İnsanı hayvandan aşağı düşüren şeyin bu bedenin içinde gizli olduğu gibi, onu melekten üste çıkaran meziyetin de bu aynı bedenin içinde gizli bulunduğunu kavramamız mümkün olmazdı: onu mümkün kılan, insanî değerin beden içindeki kısıtlanma hâli değil mi? Öyleyse: "Yaşasın duvarlar!" diye bağırmaktan niçin kaçınalım?
Sayfa 17 - DUVARLAR ÇOK İŞE YARARKitabı okudu
"Utanma duygusu iyilikten başka bir şey getirmez" mealindeki Hadis-iŞerif mefhumu muhalifine bakıldığında, her türlü kötülüğün hayâsızlıktan kaynaklandığı biçiminde okunabilir.
İbadetleri yerine getirmekle birlikte kötülüklerden sakınmayan (ve sakınmasını beceremeyen) birinin durumu nasıl açıklanmalı? Bu durumda sorumluluğu kişiyi kötülükten sakındırmayı başaramayan ibadetlere mi yüklememiz gerekiyor, yoksa kişinin sözü geçen ibadetlerin hakkını veremediğini mi iddia etmemiz gerekiyor?
Asr-ı Saadet'te müslümanlar kendilerini dinin öngörülerine doğru değiştirme çabasında bulunurlarken; sonraki dönemlerde, dini içinde yaşadıkları dünyanın şartlarına göre algılama çabasının içine girmiş oldular. Bu, dini, kendi aslî mahiyeti ile anlayabilme işini bazıları için gittikçe zorlaştırıcı bir faktör olmuştur. Günümüzdeyse, dine, herkesin kendi felsefî telakkisi, dünya görüşü, hayat tarzı açısından yaklaşması daha da çoğalmış; böylece din, kendi kendisi olarak değil, fakat daha çok herkesin kendi önüne koyduğu bu adeselerden geçerek algılanılmaya başlanmıştır.
İz YayıncılıkKitabı okudu
Kardeşlik
Ebu İdris el-Havlânî'nin şu rivayetine kulak vermeliyiz. Anlatıyor: "Bir gün Dımeşk mescidine gitmiştim, bu sırada güler yüzlü bir genç vardı; halk onun başına toplanıyor, bir şeyde ihtilafa düştüklerinde meselenin halli için ondan soruyor ve fikrini kabul ediyorlardı. Bu zatın kim olduğunu sordum: – Muaz b. Cebel'dir, diye cevap verdiler. Ertesi gün kuşluk vakti mescide koşmuştum. O zatı, benden evvel gelmiş ve namaz kılar buldum. Namazı bitirinceye kadar bekledim, sonra önüne gelerek selam verdim ve: – Vallahi ben seni seviyorum, dedim. Bunun üzerine: – Allah için mi seviyorsun? Dedi. – Evet, Allah için seviyorum, dedim. – Allah için seviyorsun, değil mi? Dedi. – Evet, Allah için seviyorum, dedim. Bunun üzerine beni elbisemin kenarından tutarak kendisine çekti ve şöyle dedi: – Seni tebşir ederim. Ben Resulü Ekrem'in şöyle buyurduğunu işittim: ‘Allahu Teala buyurdu ki, sırf benim için sevişen, benim için meclis kuran, benim uğrumda birbirini ziyaret eden, benim uğrumda bezlü infak edenler, benim sevgime hak kazanmışlardır.'"[11]
İz YayıncılıkKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.