Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Esir Şehir Üçlemesi 2. Kitap

Esir Şehrin Mahpusu

Kemal Tahir

Esir Şehrin Mahpusu Gönderileri

Esir Şehrin Mahpusu kitaplarını, Esir Şehrin Mahpusu sözleri ve alıntılarını, Esir Şehrin Mahpusu yazarlarını, Esir Şehrin Mahpusu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Halkın, sırasında kullandığı dobralığı düşündüm. Bizim uygun sözler arayarak bocaladığımız yerde halk diyeceğini hiç çekinmeden söyleyiveriyor.
Sayfa 271 - İthakiKitabı okudu
342 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı!
Esir Şehir Üçlemesininin 2. si olan kitap tamamen hapishanede geçmektedir. İki bölüm olarak ele alınan kitabın ilk bölümünde hapishane zagonu okuyucuya olduğu gibi yansıtılmıştır. Ana karakterimiz Kamil Bey ilk bölümde hapishane jargonunda karşılığının hırsızlık olduğunu bilmeden suçuna ‘iftira’ demiş, buna uygun yerleştirildiği koğuşunda hükümlü
Esir Şehrin Mahpusu
Esir Şehrin MahpusuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20203,679 okunma
Reklam
342 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Kemal Tahir, yaşadığı dönemin toplumsal ve politik sıkıntılarını en güzel anlatan yazarlarımızdan. Serinin ikinci kitabı.İşgal dönemi İstanbul'unda siyasi bir suçlu olmasına karşılık, Kamil Bey suçunun iftira olması dolayısıyla (yanlış anlaşılma) kendisini külhanbeylerinin, acımasız katillerin ve uslanmaz kumarbazların arasında buluyor. Koğuş yaşamını, hapishane hayatını öyle bir anlatmış ki yazar sanki siz de orada Kamil Bey ile birliktesiniz.Hapishane jargonunun ve argo kelimelerin fazlasıyla kullanıldığı roman...İlk kitabındaki okuyucuyu kitaba bağlayan olaylar akıcılığını biraz olsun yitirse de, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap.. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerini, halkın Mustafa Kemal ismine olan farklı yorumlarını, o dönemde yaşadığımız çıkmazı anlatan harika serinin devamı...Asıl savaşın yurdu çiğneyen düşmanı yurttan attıktan sonra cehaletle yapılması gerektiğini çok güzel anlatıyor. Kitabın benim için en güzel tarafı Millet olamayan bir toplumun nasıl savrulacağını acı bir şekilde anlatıyor olmasıydı.Okumaktan asla pişman olmayacağınız bir seri...
Esir Şehrin Mahpusu
Esir Şehrin MahpusuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20203,679 okunma
Sab­riye'nin biraz şımarık Fransızcasıyla fısıl fısıl anlattıklarını sanki yeniden duyuyordu: "Prenses Fahire başka enişte bey . . . Prenses erkeklerden çok kadınlardan hoşlanıyor. (Ya Ingiliz teğmen ne­ yin nesinemi diyeceksiniz! O da kız ayol! Kızdan farksız, görse­ niz, üniforma giymiş on beşinde kız sanırsınız. Tüy tüs yok. .. GÖğSü mermer gibi... Gözleri baygın . . . Bu yaşa gelmiş, ilk tanı­ dığı kadın Prenses Fahire Hanımefendi.. . Prensese sorarsanız, böyleleri. kadın ruhunu sahici erkeklerden daha çok anlıyorlar­mış. Sonra bu işte tribadisme'e benzer bir şeyler varmış ki, du­ yulan zevki birkaç katartırıyormuş. Bugünlük size bu kadar iş­ kence elverir enişte bey ... Evimizden selamsız sabahsız savuşma­ nızın cezası, bugünlük bu kadar ... " Kamil Bey, "Bunlar benim neyimden utanıyorlar da kızımı getirmiyorlar?" diyerek, Sabriye'nin fotoğrafta gülümseyen sura­ tına vuracak gibi, kocaman elini kaldırdı.
Gözlerinden başka yeri meydanda degil . . . "Ulan b u ne? Bundan ne anlaşılır?" diye güldüm. Karıda laf çok. "Eger bu gözlerden de bir şey anlamadınsa, ben senin erkekli­ ginden şüphe ederim," dedi. Uzatmayahm, arkadan, yüzü açık resmi geldi. Baktım, suratı kötü degil. . . Eh, yorgunluguna değer. "Kaça bunun tadımhgı böylece," diyecek oldum. Kahpe Günü "Tadımhgı ucuz ama, yigit, doyumluguna dünyamalı yetmez," dedi gitti.
Her kötülügün kaynagı istibdat degil midir7
Aklımız her şeye ererken bizi fenierde bil­gilerde geri bırakan istibdat değil midir? Alçakların gögüslerini nişanlarla donatan istibdat değil midir? Mahkemelerde parasız­ları haklıyken haksız düşüren istibdat degil midir? Öşür onda bir iken, mültezimlere dörtte bir aldıran istibdat degil midir? Bü­ tün Osmanlıların kardeş gibi geçinmelerini önleyen istibdat de­ gil midir? Millet hazinelerini şuna buna yediren istibdat degil midir? Memurlukları rüşvetle alıp satan istibdat değil midir? Köylerde köylünün ekinini zaptiyelerin, tahsildarların, hayvan­larına yedirmeleri hep istibdat yü zünden degil miydi? Işte cemi­ yetimizin gücüyle din kardeşlerim, reaya kardeşlerim! . . Işte hür­ riyete kavuştuk. Oyları veriniz! Oyları cemiyetimize veriniz! Milletvekillerimiz seçilsin! Milletin işini görmeye toplansın! . . Çok yaşa ey hürriyet! . . Hürriyeti Allah bize cennet yemişi olarak göndermiştir. Ne mutlu bize ki, şekerden tatlı, amberden güçlü hürriyete kavuştuk! Kavuşmasaydık. ey millet, benim gibi zin­ dan bülbülleri, vatan kardeşlerimize karşı böyle şakıyabilirler miydi? Gözünüzü, kulagınızı, gönlünüzü açın! Bundan böyle din, dil, cins ayrıntısı gözetmeyecegiz! Selanik'ten ordular neden daglara çıktı? Hürriyet için çıktı. Bundan böyle hazinelerimiz paralarla dolacak. . . Neden dolacak? Çünkü hürriyetin bir elinde kılıç, bir elinde adalet terazisi vardır. Müjdeler olsun kardeşler! Bundan böyle işleriniz dairelerde hemencecik görülüverecek! Aman ey vatandaşlarım! Meşrutiyet hürriyetinin degeri ni bile­lim! Bilmezsek, vallah billah, imansızlar geri gelirler haaa! .... di­ye bagırarak seçimi cemiyetimize kazandırdık.
Reklam
Bunları agalarla, şeyhlerle konuşacaksın . . .
Bunların aklı köylüden daha kolay yatar. O zamana kadar hükümetten hiçbir zorluk görmemişler. Vergi vermezler. Ortak­ çıları da, kendileri de askere gitmez. Dag başının mahkemesi de onlar, zaptiyesi de . . . Bu yüzden hükümet kimin eline geçerse geçsin umurlarında degildir. Hakçası biz ilk seçimde agalardan, şeyhlerden hiçbir zorluk görmedik.
Evet bu dünyanın yuvarlaklıgma akhm yattı. Yuvarlak. .. Yuvarlak oldugundan dönek... Dönek oldugundan CIVlk. .. Yürekli babayigitlerin işi çetin Kamil Bey, işi çok çetin ... Sag olsun, bizim Ari f Bey'e bakarsan, dünyada herkesten kuşku­ lanacaksm, babandan bile ... Peki, o zaman arkadaşlık nerde ka­lır, dostluk ... Ittihatçıhk? Niyazi'ye kızıyor. Söylediklerini duy­ dunuz. Bakarsan, azıcık dogru gibi ... Ama, nice dogru görünen­ ler yanlış çıkmadı mı? Bence insan en çok görünüşe aldanıyor. Dogru sandıgınız yerde yanılıyorsunuz. Sabahtan beri düşünü­ yorum. Bence, ya bu sizin Niyazi, bir başka Zeybek Niyazi'dir ya da bu işin içinde, bir büyük mesele vardır. Mesele dedimse, va­tan millet meselesi... Sabahtan beri düşünüyorum. Kafam kaza­ na döndü. Hayır, olamaz! .. Benim Niyazi kötü oglan degildir, muhterem ... Kötülük, bu çamur dünyada ... Eskiler "Dünyanın ucu uzun .. " demişler. Neden demişler? Işlerin iç yüzü geç anla­ şılıyor da, ondan ... Bugünlere geldimi, ucu büsbütün uzadı, ce­ nabetin ... Uzadı ki yetişmeye ömürler yetmez oldu. Biz işe "Ha düzeldi, ha düzelecek" diye başladıydık.
Mustafa Kemal Paşa'yı bilir misiniz sahi?
- Iyi biliriz! Önce Çanakkale'de gördük. O zaman daha paşa olmamıştı, paşa oldu, Büyük Cemal Paşa'yla görüşmek için Şam'a geldi. Bize komutanlık etmedi ama, yamandır gayet... Ça­nakkale BOğazı'mız Alar n an'ın paşasına kalsaydı, yandıktı Be­ yim. Alar n an'ın paşası ıngilizler'in çıkacağı yeri büsbütün yanlış hesaplamış. Askeri beriye biriktirmiş. Mustafa Kemal Paşa, Ala­man paşasının iyice şaşırttığını görmesiyle kumanda mumanda dinler mi! "Ben Arıburnu'nu tutarım," demiş bereketl Tutma­ saydı, Istanbul, daha o zamandan gitti, giderdi.
Hayal kurmak, insanoglunun, insan olarak yaşamaya başladı başlayalı bulduklarından, bir bakıma en yücelticisi, en büyügü, bir bakıma da en alçaltıcısı, en degersizi ...
Reklam
Dünyada, bütün bildigi bilmedigi işlerle il­gisi birdenbire kesilmiş gibiydi. Ancak ölüler bu kadar yalnız, bu kadar güçsüz, böyle hiçbir işe yaramaz olabilirler.
Kemal beyKitabı okudu
Ben de "Memlekette gördügüm parçalardan degil" dedimdi. Akıllı delikanlıya canım kurban! Benim bildigim açıkgöz delikanlı gavur karısından şaşmayacak. . . Yol yordam bilirler. Dostlarını paşa gibi gezdirmek bunlardadır. Ba­ kışları süzüldü, göz kırptı: Hele yatakta, adamı büsbütün bitirir­ ler. Agızlarının tadını bildiklerinden, lehimleri tutkal. . . Çivile­rnede perçin . . . Oglan da sevsen, karı da sevsen . reayadan şaş­ma! . . Ilk görüşümde senin açıkgöz oldugunu anladım. Senin ku­ marın da zorludur.
"Yedi yıl. Yani, seksen dön ay. Ya­ni, üç yüz otuz altı hafta. Yani, padişah, üç yüz otuz altı defa se­lamlığa çıkacak. Askerler üç yüz otuz altı defa (Padişahım çok yaşa!) diye bağıracaklar." Üç yüz otuz altı haftanın kaç gün tut­ tuğunu zorlukla hesapıadı. Iki bin beş yüz sayısını bulunca umutsuzluğu korkuya döndü. Bu kadar günün ancak iki üç sa­atinde bu avluya çıkabilecekti. Geri kalan yirmişer saat, hep o kOğuşta, o marsık kokulu, Rumca sesler çınlayan maltada. Çeşit­li ahlaksızlıkların, çekişmelerin, belki de adam öldürme tasarıla­rının içinde geçecekti. Hiçbir faydalı iş görmeden, okuyamadan,yazamadan, resim yapamadan . . . Daha beteri, Mustafa Kemal Pa­şa'ya sövdüklerini duymazdan gelmeye çabalayarak. . . Elini çe­nesine götürdü. Şu anda, yalnız kalmaktan başka hiçbir şey iste­miyordu. Bu isteğinde yanılıp yanılmadığını araştırdı. Yalnızlık istiyordu ama, dönemeçleri, zaman zaman Bekirağa bölüğünde­ ki gibi, bir başka çeşit yılgınlığa çıkan yalnızlığı değil! .. Güven verici, dinlendirici yalnızlık... "Içindeki karanlık mağarada, umutSUZlUğun, aç bir ayı gibi homurdanarak uyandığını, sana duyurmayan bir yalnızlık.»
Kamil BeyKitabı okudu
Peri kızı meselesi nedir?
Kanya doymaz heriflerden bazılan peri kızıyla evli olur. Bu Amcabey gibi kartala vurup dünya evine girememişlerin ço­gu peri padişahının damadıdır. Allahın emriyle nikahlan kıyıI­mıştır. Peri kızıyla evlenen bogazlı olacak. . . Böyleleri eti tatlıyı çokça yemeliki peri kızının hızına güç yetirebilmeli. Amcabey'in iniltileri bir daha yükselmiş, sonra, merdiven iner gibi hoplaya hoplaya alçalarak dinmişli. Yatak komşulann­ dan biri sinirli sinirli güldü: - Rahatladı herin . . Dansı başına Zekeriya Hoca! .. Bu Amca­ bey, bizim sokaktan hiç çıkmazdı da, "Nedir yahu?" derdim. Meger bu işin doymazıymış.
Zekeriya HocaKitabı okudu
ıhsan'ın yanına degil de Yeni Tevkif haneye
"Insanlar beni pek yadırgamadılar. ıhsan'ın ya­nına gönderilmernek, bir bakıma, işe mi yarayacak? Memleketin çeşitli çevrelerinden, çeşitli insanları tanımak ne büyük bir ka­zanç olur. 'Halk' deyip geçiyoruz. 'Halk' dedigimiz şey, sanki bir kalıptan çıkıyormuş gibi ... Halkları meydana getiren kişilerin ruhlarındaki ayrıntıları tanımak lazım ... Bu da ancak halkın çe­şitli grupları içinde yaşamakla elde edilebilir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.