Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Eski Türk Mitolojisi

Jean Paul Roux

Eski Türk Mitolojisi Gönderileri

Eski Türk Mitolojisi kitaplarını, Eski Türk Mitolojisi sözleri ve alıntılarını, Eski Türk Mitolojisi yazarlarını, Eski Türk Mitolojisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Umay: Eski Türk panteonunda yer alan, çok iyi tanıdığımız az sayıdaki tanrıdan (Tanrılar) biridir. Bu sözcüğü zikreden Kâşgarlı Mahmud, onu "plasenta" olarak tercüme etmektedir. Nitekim umay, gerçekten böyle bir işlevi yerine getirmektedir. Plasenta ile yakın ilişki içindedir; yeni doğmuş olanları korumakta ve belki de bir doğurganlık tanrıçasının, hatta bir ana tanrıçanın işlevini yerine getirmektedir. Umay, kiremitten yapılmış kısa Ulan Bator Yazıtında "haram", "imparatoriçe" anlamına gelen hatun sıfatını taşımakta ve hanın, yani hükümdarın, göğün (Tengri) yanında yer almaktadır. Tonyukuk Yazıtında ise, Umay aynı zamanda hem gök tanrı hem de kutsanmış yer-sub beraberliği ("Yer ve Su") ile birlikte anılmaktadır. Bunlar, ordu komutanının iradesi üzerinde baskı kurabilmek için birleşmişlerdir. Kültigin Yazıtından, imparatoriçenin umaya benzediğini öğrenmekteyiz. Aynı şekilde Türkçe Turfan metinlerinde de geçmekte ve Kıpçaklar tarafından bilinmektedir. Umayın yer ile olan benzerliği, gök ile olan olası bir dualizm vs. konusunda çeşitli varsayımlarda bulunulmuştur. Kâşgarlı Mahmud taşları tekrar yerli yerine oturtmakta ve "Eğer umaya tapınılırsa, bir çocuk dünyaya gelir" diyerek, konuyu anlamaya oldukça katkıda bulunmaktadır.
Uçmak: Bir kişinin öldüğünü belirtmek için, eski Türkler her ne kadar birden fazla ifade biçimine sahipse de, törensel ortamlarda genellikle onun "uçup gittiğini" söylerlerdi. Türkçe'deki uç- fiili Orhon Yazıtlarında sıkça kullanılmaktadır; ya basit fiil (uçtu) olarak ya da bar- fiili ile oluşturulan bileşik sözcük (uçabar-) olarak. Sonraları, -mak son ekini alan mastar, yani uçmak fiili, Soğdcada cennet anlamına gelen uçmak ismiyle karıştırılmıştır. Dolayısıyla en geç 11. yüzyıldan itibaren, uçmak sözcüğü Ahiretin bu özel bölgesini nitelendirmiştir. Kâşgarlı Mahmud'un belirttiği anlam da buc'ur, aynı şekilde, sahip olduğumuz daha sonraki değişik sözlükler de bu anlamı belirtmektedir: Codex Cumanicus, Kitâb al-idrâk, 1245 yılına ait anonim Tarğumân vd. Nitekim bu dönemden itibaren, ölen bir kişi için onun bir doğana dönüştüğü (şunggar boldu) söylenir. Bu, İslâmiyeti benimsedikten sonra da muhafaza edilen bir ifade olup, Büyük Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Babür'ün (ö. 1530) Hatırat'ının oluştuğu dönemde bile mevcuttu.
Reklam
Turna: Ibn Fadlan, Başkırların Turnaya duydukları ilgiye dikkat çekmiştir. Bu bağlamda tapınmaktan söz etmektedir, ne var ki bunu çok ciddiye almamak lazım. Ayrıca Irk Bitig' de bir anekdot yer alır. Bu anekdota göre, eğer bir turna ağa yakalanırsa, bunun insan için iyi olmayacağı belirtilmektedir. Bu husus ayrıca, çağdaş halk şiirinde benzeri tasarımlar ile vurgulanmaktadır. Aynı şekilde, Ibn Fadlan'a ait rapor ancak, turna ile ilintili o farklı ve zengin aktarım bağlamında vurgulanabilir.
Türklerin Tanrısı (Türük Tengrisi)
Tengri: Gök, tanrı, gök tanrı. Bu sözcük için en eski tanıt, Hiung-nular ile ilgili Çin yıllıklarında, tcheng-li biçiminde geçer ve bu, şüphesiz iki heceli bir sözcük olan tengrinin Çince çevriyazısıdır. Sonraları, Çinliler tengri için teng-ningli (ya da tengyili) biçiminde üç heceli bir sözcük ortaya atarlar: Ortadaki 'nin düşmesi normal,
Tapınaklar: Eski Türklerde daha çok doğal tapınaklar bilinmekteydi. Bunları ise, Nehrin kaynağı veya Dağın zirvesi gibi kutsal yerlerden ayırt etmek genelde mümkün değildi. Ne var ki bunlar, bazen de, örneğin oyuklarda olduğu gibi bir tapınağın bazı özelliklerini taşıyordu. Uzunca bir süre, göçebeliğin kült mekanlarının inşasını engellediğine inanıldı. Fakat Orta Asya'daki Türklerin tamamının göçer olmadığı ya da sadece göçer olmadığı ve tanrılara ait resimleri veya ayinler için gerekli çadırları naklettikleri bir yana bırakılırsa (ki bunu ancak sonraları açık bir şekilde görmekteyiz), bazı durumlarda gerçek tapınaklar inşa ettikleri görülmektedir. Ancak biz bunları henüz doğru şekilde yerli yerine koyamamaktayız. Birçok yazar kesin bir kanıt sunmadan, bunlann dünya üzerinde yaygın olan bu ya da şu dine hizmet ettiğine inanırdı. Oğuzlardaki bir ibadethaneden söz eden Kazvini'nin bir çalışmasını okuyan Dunlop buna örnektir: O, bu ibadethanenin içinde bir sinagog görmüş. Yakut'un Kırgızlarda ve Karluklarda, bazen "ibadethane" olarak adlandırılan bazı tapınaklara işaret ettiğini göz önünde bulundurursak, bu durum daha fazla kuşku uyandırmaktadır. Bu ibadethanelerdeki duvarların, önceki kralların resimleriyle süslü olduğunu belirtmektedir. Mezar ise mutlaka bir tür ölüler tapınağıydı.
Tanrılar: Türklerin bariz bir şekilde tek tanrılı olan eski dinlerinde, çok tanrıcılığı açıkça gözlemlemek de mümkündü. Tek tanrıcılığın özellikle büyük halklar arasında, başka bir deyişle Türklerin büyük devletler kurduğu dönemlerde ilk sırada geldiği ve çok tanrıcılığın daha çok popüler düzlemde ya da çözülme ve anarşi dönemlerinde egemen
Reklam
Şamanizm: Şamanizm bugün, büyük dünya dinlerinden birini benimsememiş Türk halklarının inançlarının asıl karakteristik özelliği olarak görülmektedir. Eskiden de bunun böyle olduğu kesin değildir. Fevkalade dikkat çeken husus, bu konuda eski Türk yazıtlarının suskun kalıyor olması ve ancak arkeolojik deliller ile yabancı gözlemcilerin aktardıkları bilgiler aracılığıyla şamanizmi az çok tanıyor olmamızdır. Her ne kadar, şaman iznim milâttan sonraki birinci yüzyılın ikinci yarısındaki karakteristik özelliklerinin, bin yıl sonraki özellikleri ile aynı olması çok muhtemel görünse de, bu konuda elimizde kesin bir delil bulunmamaktadır. Üstelik, şamanizmin bariz bir şekilde gelişmiş olması ihtimal dahilindedir. Bu nedenle, genelde şamanizm ile ilgili araştırmalar konusunda temel teşkil edebilecek şeylerden söz edemeyiz: Özellikle güçlerin aranması, bizim için tümüyle meçhul kalmaktadır. Hem ayrıca, önemli şamanist ifadeler gizemlerini korumaktadır. Göğe yapılan yolculuğa ilişkin doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Juan-juanlar hakkındaki Çin raporları, şamanizmin bu halk tarafından tatbik edildiği ve dolayısıyla ardılları olan T'u-küeler tarafından da tatbik edildiği izlenimini uyandırmaktadır. Ne var ki, biz onlarda sadece hükümdar ve eşinin tahta çıktığını görmekteyiz. Yukarı kaldırmak için, Tengri onları yakalar. Belki de kozmik sınıflarla olan bağlantı belli bir grup sihirbazın değil, aksine hükümdarların bir ayrıcalığıdır.
Su Kaynakları: Orhon Yazıtları, bizleri en az bir kutsanmış kaynağın varlığından, Tamir Nehrinin varlığından haberdar etmektedir. Çin yıllıklarına göre, T'u-küeler bu nehrin kıyısında yılda bir kez kurban keserlerdi. Fakat bir başka bölümde, adını belirtmeden kutsanmış kaynaktan ya da kutsanmış kaynaklardan söz edilmektedir: R. Girard'ın görüşüne göre, belki de sözü edilen kaynak yine Tamir'dir. Belki de bir başka bilinmeyen kaymaktır ya da Türk kaynaklarının tamamıdır. T'u-küeler Tamir'e özel önem vermiş olsalar dahi, dikkatlerini başka kaynakların çekmemiş olması hayret verici olurdu. En azından, toprağın yüzeyinde Suyun kaynamasının T'u-küelerde dinsel bir tapınma konusu olduğunu iddia etmek mümkündür.
767 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.