Fütuhu'l - Gayb sözleri ve alıntılarını, Fütuhu'l - Gayb kitap alıntılarını, Fütuhu'l - Gayb en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hükümdara yakın olan herkesin tehlikesi daha da artar. Çünkü hükümdarın gözü önündedir ve yaptığı hiçbir şey gözünden kaçmaz.
Şöyle bir itiraz olabilir: Allah katında bütün insanlar tek bir kişi gibidir. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz.
Buna şöyle cevap veririz: Konumu yükselip rütbesi artınca tehlikesi de çoğalmıştır. Çünkü Allah'ın kendisine lütfettiği büyük nimetlere şükretmesi gerekmiştir. Onun hizmetinden en ufak yüz çevirme bile şükründe kusur işlemek demektir. Bu ise Allah'a boyun eğmekte bir eksikliktir.
“İşte ey mümin! Sen de böylesin. Kaderin akışına sabredersen, bütün hallerinde kazaya rıza gösterirsen dünyada iken Mevlâ’ya yaklaşırsın. Sana marifet, ilimler ve bazı sırlar verilir. Kurtuluş yurdu olan âhirette de Allah’ın komşuluk ve yakınlığında peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle birlikte olursun.
Şu hâlde sabırlı ol ve aceleci davranma. Kazaya rıza göster ve suçlama. Allah’ın affının, lütfunun ve kereminin serinliğini elbette hissedeceksin.”
Allah Teala "Ben, benim rızam için kalpleri kırılanların yanındayım" buyurur. Çünkü sen bütün heva ve heveslerini ve iradeni inkar etmediğin/ kendinden uzaklaştırmadığın sürece Allah senin yanında olmaz. Kırılıp içinde herhangi bir sıvının durmasına elverişsiz hâle gelince Allah seni yeni baştan var ederek sana irade verir. Sen de o irade ile dilersin. Sana verilen bu yeni irade yeniden varlık bulunca Allah onu da kırar ve ecel vakti gelip büyük buluşma gerçekleşinceye kadar bu böyle sürüp gider. İşte "benim rızam için kalbi kırılanların yanındayım" sözünün anlamı budur. "Yeni iradeyle yeniden varlık bulmak" sözü ile anlatmak istediğimiz de ona iyice alışmaktır.
Hz. Peygamber'in "Allah bir kulunu sevince ona bela, sıkıntı verir. Sabrederse onu kendisi için saklar"
Hz. Peygamber böyle buyurunca sahabe "Allah'ın kulunu kendisi için saklaması nedir?" Diye sordular.
Bunun üzerine Hz. Peygamber "Onun ne malını, ne de çocuğunu bırakır" buyurdu. Çünkü kişinin malı ve çocuğu olunca onları sever. Böyle olunca sevgi eksilir ve bölünür. Allah'la başkaları arasında ortaklık meydana gelir. Allah ise kendine ortak kabul etmez. Çünkü O kıskançtır ve her şey üzerinde ezici bir güce sahiptir. Bu sebeple kulunun kalbi, yegane kendisine ait olsun diye ortağını yok eder. İşte o zaman "Onları sever, onlar da O'nu severler" (Maide54) buyruğu gerçekleşir.
Altın parçacıklarına baksana. Attarların, bakkalların, kasapların, dericilerin, yazıcıların, çöpçülerin, özetle iyi ve kötü işler yapan herkesin elinde pespaye bir şekilde dönüp dolaşır, halden hale girer. Sonra toplanır ve kuyumcunun körüğüne konar. Orada ateşin ısısı ile erir. Sonra körükten çıkarılıp dövülerek bir kalıba dökülür ve süs eşyası yapılır. Sonra güzel koku sürülür ve kilitli kutulara konarak en değerli yerlerde saklanır. Gelinlerin takısı olur ve insanlardan büyük ilgi görür. Gelin bazen en yüce hükümdarın huzuruna çıkarılacak olur. O zaman da altın kırıkları, eritilip bir kalıba döküldükten sonra hükümdarın huzuruna çıkarılır.
İşte ey mümin! Sen de böylesin. Kaderin akışına sabredersen, bütün hallerinde kazaya rıza gösterirsen dünyada iken Mevla'ya yaklaşırsın. Sana marifet, ilimler ve bazı sırlar verilir. Kurtuluş yurdu olan ahirette de Allah'ın komşuluk ve yakınlığında peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle birlikte olursun.