İnsanlar bir tuhaf oldu, zaman çok kötü deniyordu. İstirmarcılar, otobüste kılık kıyafetini beğenmediği için kadınlara saldıracak cüreti bulabilen vahşiler, çarpıp kaçan ölümlü trfaik kazalarının failleri, kadınlara, hayvanlara hatta damacanalara tecavüz edenler, insanların manevi ihtiyaçlarını istismar eden madrabazlar, hırsızlar, gaspçılar, dolandırıcılar, yaşam hakkı düşmanları, mezar talancıları, madde kaçakçıları, depremzede yardımı arakçıları, savaş suçluları, kudreti çoluğa çocuğa, ekmeğindeki garibana yeten kabadayı bozmaları dökülüverdi ortaya dürtülmüş bir arı kovanının boşalması gibi, Oysa, diye düşünüyordu Fikret, bu kötülük yeninin icadı değil. Bu kötüler hep vardı. Orada bir yerlerde kadınlara çocukara tasallut ediliyor, din, maneviyat ve iyi niyet suistimale uğruyor, hırsızlık, arsızlık, haysiyetsizlik, edepsizlik bir yerlerde hükmünü sürdürmeye devam ediyordu. Sosyal medya denen kötülük büyüteci ortaya çıkınca hepsi birden ayan oldu. Ayan beyan ortalığa saçıldı. Bu kötülük zaten bu insan toplumunun içinde, etinde kemiğinde yazılı duruyordu. Kişilerin arasındaki haberleşme imkanı kitlelere bu kadar hızlı yayılabilecek gücü elde edince hakikatin ışığı insanın kara yarısına vuruverdi. Olan biten bu.