Pericles, arkadaşlarının konuştuğu aptalca şeylerden konuşmuyordu. Sözcüklerini, çkarttikları seslere ya da ifade ettikleri
fikirlerin şekillerine göre, özenle seçiyordu. En
azindan, kendi böyle tanımlıyordu
Sadece güneşin batışını seyretmek için değildi, her ne kadar uzayan günler, giderek yayılan kuzey sisi ile her gün daha muhteşem olsa da.
Onu çeken, denizden gelen esintiydi. Dünyanın
kenarinda duruyormuş duygusu. Manzara. Tepelerden, suyun gümüş gibi parildamasını ve bir zamanlar Büvük Deniz Perdesi'ni taşıyan
paslanmaya başlamış büyük direklerin sudaki
yansimalarını görebiliyordu. Batıya doğru ise,
Eski Şehir in bitkilerle kaplanmaya başlamiş
doganin yeniden el koymaya başladığı kalıntılarını.
Güzel de bir manzara, diye düşündü Anax, her ne kadar başka hiç kimsenin onu böyle tanimladığini işitmiş olmasa da
Kurucular cocuğu aileden, eşleri birbirlerinden uzaklaştırarak, alışılmış bağlılıkları yıkabileceklerini ve bunların yerine devlete bağlılığı koyabileceklerini sandılar. Ama ortaya istenmeyen bir sürü etki çıktı. Însanlar tek cinsiyete dayanan buyük komünlerde yaşamaya zorlandılar. Birlikte yediler, oynadılar, uyudular birbirleri ile konuştular. Devlet yeni fikirlerin doğması için sanki bir kuluçka makinesi yapmıştı.
Her ne kadar komünlere pompalanan bilgiyi
kontrol edebilse de, bu bilginin, girdiği beyinlerin içindeki değişimini kontrol edemezdi
Dünyada neler olup neler bitiyor, nereye gidiyoruz
Okudukça beni daha çok içine çeken, heyecan ve merak uyandıran, dünyanın gidişatı, komplo teorileri, düşünme şekilleri, etik, ahlak, devlet ve birey konularını ele alan ve çevirisinin düzgün olduğunu düşündüğüm bir kitap.
Ancak önerim şudur; bu kitaptan önce dünyanın yönetimi ile alakalı bazı kitaplar okunmalıdır ki bu kitap anlaşılabilsin.
-Bizden, toplumdan gizlenenler neler
-Susturulan, bastırılan, geçiştirilen, ihmal edilen vatandaş
GenesisBernard Beckett · April Yayıncılık · 201081 okunma