Savaşın acılarını en çok yaşayan çocuklarken, savaş esnasında Çanakkale'deki çocukların tanıklıklarıyla yaşanılanları anlatmayı hiç düşünmedik, çünkü biz, çocukları seven ama çocukluğu sevmeyen bir toplumuz.
Cinsel ayrımcılık üzerine kurulu ülkemiz oyunlarında kız çocuklar bebek sallarken , erkek çocuklar oyuncak tabancalarla ateş etmekte ya da arabalarını birbiriyle çarpıştırmaktadır.Gazete sayfalarının kadın cinayetleri, terör ve trafik kazaları haberleriyle dolu olmasına rastlantı diyebilir miyiz?
Yetişkinlerin dünyasında, birbirini aşağılamak ya da küçümsemek konusunda şu tanımlar çokça kullanılır: "Çocuk luk yapma... Bana masal anlatma... Çocuk gibi konuşma... Senin o dediğin çocuk oyuncağı..." Bu sözleri çokça duyarız. çünkü biz çocuğunu seven ama çocukluğu küçümseyen, alaya alan bir toplumuz. Bir yıl boyunca bu sözleri hoyratça kullanan büyükler, her 23 Nisan'da "Çocuklar bizim her şeyimiz, geleceğimiz" diyerek ikiyüzlülüğün bir başka türlüsünü sergiler.
Gelişmiş, uygar ülkelerde oyuncak çocuklara hayalleri güçlensin diye alınırken, geri kalan ülkelerde oyalansın diye verilir. Oyuncakları çocuklarına hayalleri büyüsün diye alan ülkeler dünya yönetiminde söz sahibi olurlarken, oyuncakların önemini anlayamayan, küçümseyen toplumlar onların kapılarında oyalanmaya mahkûmdur.
Bir ülkenin meydanlarındaki, sokaklarındaki hayatı öğrenmek için, o ülkenin çocuklarının oyunlarına bakmak yeterlidir. Cinsel ayrımcılık üzerine kurulu ülkemiz oyunlarında kız çocuklar bebek sallarken, erkek çocuklar oyuncak tabancalarla ateş etmekte ya da arabalarını birbirleriyle çarpıştırmaktadır.