Çantalarımızda bayat ekmekle birlikte iplik, çarık iğnesi, kösele, örs, çekiç ve kerpeten vardı. Niye biliyor musunuz: Çünkü Mehmetçik’in babasından dedesinden öğrendiği iki amansız düşmanı vardı: açlık ve ayakkabısızlık…
Nikahın kıyılacağı kapının önünde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa'yla beni durdurdu.
''Ben bu töreni başka türlü yapmak istiyordum.'' dedi, ''Latife'yi bir ata bindirecektim. Ben de bir ata binecektim. Sonra 'haydi' deyince atlarımızı mahmuzlayıp kaçıracaktım onu... Ama galiba savaş bizi ihtiyarlattı. Beceremem diye korktum.''
-Albay Asım
Ian Hamiston
Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı:
Öteden beri arkadaşlar bana ölümle yüzyüze gelince ne hissettiğimi sorarlar. Ben böyle durumlarda iki farklı durum yaşarım. Birincisi şöyle düşünürüm; "bu ne heyecan bu ne heybetli bir manzaradır...Şu saniyemi milyonlara değişmem." İkincisinde ise; " Ben ne eşek herifim ki burada bulunuyorum. Şu boğaz ne diye tüm dünyanın bir harp meydanı haline geliyor? Bu boğuşmada maksat nedir? İnsanlığın bilincine, sağduyusuna bir hal mi oldu? Dövüşmeye hiçbir sebep yokken niye bu cefaya katlanılır ve iki ayrı insan grubu karşı karşıya geçip birbirlerini yemeye çalışır ?"